Zaman ve Mekan

Zaman

Önce biz geldik: zamansal ‘önce’lik bir önde olma hissi verir. Örneğin, bir otelde bile bir gün sonra gelenlere önceden gelenler ev sahibiymiş gibi hareket ederler. Askerde, yatılı okulda, çayda dem, ve kıdem ilişkisi yanısıra sonradan gelenler için ‘bir tür bunlar da nereden çıktı’ duygusu vardır. Çünkü, yol açtıkları “rahatsızlık” problemdir. Uçakta koltuğunuza yerleştiğinizde, sonradan gelene yol vermek için ayağa kalkmadığınızda kısmen bir cezalandırma yaparsınız (geciktin, artık sıkışarak geç), kısmen de kendi rahatını bozmama (‘oturduk artık’) vardır. Lokantada bizden sonra gelenlerin yemeğinin daha önce gelmesi ise çok büyük bir mesele olabilir; ‘ama biz daha önce söylemiştik…’

Mekan

Sınırlar aşılamaz: territoriality ise bölgesel sınırlara hassasiyetin biyolojik ya da etolojik adlandırması gibidir. ‘Az yana kaykıl’ sınırlarımıza tecavüz, dürtme beden sınırlarımızın zorlanması (zorla yemek yedirildiğimizdeki gibi), kapımızın önüne (sokağa) ya da her zaman park etmeye alştığımız yere park edildiğinde (veya kafede, lokantada, işyeri kafeteryasında) hep oturduğunuz yere bir başkası oturmuş olduğunda hissettiğiniz duygu (adeta bir kayıp, bir tür elden gitti duygusu)…

“Bir karış toprak” ya da bir “taş parçası” vatanların birbirleri aleyhine genişleme işareti sayılır. Beynimiz durumu bugünle ya da sınırlamayıp, tehditkarın bir karış’la yetinmeyeceğini ve devam edeceğini ve bizi ele geçireceği ya da yok edeceğini varsaydığından ötürü alarma geçmeye hazırdır.