*Bu yazı Oya Azakoğlu, Klinik Psk./Çift-Aile Terapisti, Güzel Günler Kliniği tarafından yazılmıştır.
Ruhsal travmanın ne anlama geldiğini öğrenmek isterseniz karşınıza en çok çıkacak sözcükler korku, çaresizlik, belirsizlik ve olağandışılık olacaktır. Bu kelimeleri arka arkaya sıraladığımızda son dönemde tüm dünyanın Covid-19 karşısında yaşadıklarını açıklar nitelikte olduğu görüyoruz. Diğer travmatik olaylarda da olduğu gibi ruhsal travma yaratma potansiyeli çok yüksek olan pandeminin, herkes üzerinde aynı etkiyi bırakmasını bekleyemeyiz. Herkesin farklı farklı etkilendiği bu dönemde şimdi çarklar yeniden dönmeye çalışıyor. Çarklar dönerken herşeyin eskisi gibi olmadığını da fark ediyoruz.
Mesela Covid-19 süreci öncelikle çok farklı ve önemli deneyimler kazandırdı. Uzaktan çalışma ile yürüyebilen bir dünya olduğunu gösterdi ve bunun üzerine hepimiz hem düşündük hem konuştuk. Sonrasında iş-yaşam dengesini gözden geçirmeye başladı bir çok insan. Ne istediklerini, ne istemediklerini düşünecek zamanları olmasa da çabaları oldu. Geliştirilmesi gereken becerilerini gördü bir çok kişi, bazıları da daha önce pek fark etmediği gelişmiş taraflarını buldu. Sosyal ilişkilerin koşuşturmasında kaldığını fark eden insanlar veya kendini ne kadar izole ettiğini yeni görebilenler oldu. Travmatik olaylar herkesi farklı etkiliyor dememizin nedeni buydu, pandemi herkesi bulundukları koşullara göre farklı yolcukluklara çıkardı.
Yeni yolculuklar sırasında bazı kavramlar çok önem kazandı, bunlardan en çok duyulanı “dayanıklılık” kavramı oldu. Bu yılmazlığı içeren, rüzgar sonrası sağlam köklerle yerini bulmayı başaran ağaç anlatımı ile zihinde canlanabilen “dayanıklılık” hem çalışanlar için, hem yöneticiler için önemli hale geldi. Bu kelimenin önem kazanmasının en büyük nedenlerinden biri bunun geliştirilebilen bir beceri olduğuna dair fikirlerin çok baskın olmasıydı belki de. Burada hatırlanması gereken dayanıklılık kavramının içerisinde tüm duyguların barındırması ve hepsine alan açılması. Yaşanan olayı yok saymak veya üstünden atlamak değil, tam tersine içinden geçmek ve sonrasında kendine baş edebilmek için fırsat tanımak. Özellikle önümüzdeki dönemde çok önemli bir liderlik özelliği olarak görüleceğini tüm araştırmalardan anladığımız bu kavramın doğru anlaşılması da bir o kadar faydalı olacaktır.
Bir diğer kavram ise “esneklik” kavramıydı. Esnek çalışma saatleri, esnek ev kuralları veya esnek planlamalar bir anda eskisinden daha çok oldu herkesin hayatında. Tabii önce uyum sağlamak zor oldu bazılarımız için, “esneklik” kavramı kimileri için daha yorucu oldu. Sonrasında biraz daha anlaşılır oldu ama hala bu konuda çalışmaya devam etmek gerekiyor. Bu zor süreç gösterdi ki “esneklik” de öğrenilebilen ve gelişebilen bir beceri. İş hayatında takımların başarısının artması, güncel gelişmeleri yakalama ve yeni fırsatları görebilmek için gereken bir beceri olarak gösterdi çalışmalar. Yakın dönemde iş hayatında en etkin eğitimlerin de bu kavramdan çıkması gerekeceğini söyleyebiliriz. Artık her gün değiştiğini kabul ettiğimiz dünyaya uygun eğitimlere daha da fazla yer verilmesi ve çalışanların ihtiyacı olan becerilere göre yönlendirildikleri esnek eğitimlerin daha çok kıymeti olması anlaşılacak. Tabii öncelik ekip arkadaşlarını tanıyan ve farkındalıklarına göre büyümelerine yön veren yönetimlerin git gide artması olacak.
Bazılarımızın korkularının devam edeceğini, bazılarının mantıklı taraflarına tutunacağını, bazılarımızın hayatını, düzenini sorulayacağını ve bazılarımızın da akla gelmeyecek bir çok şekilde bu pandemiyle baş etmeye çalışacağını unutmamak gereken bir dönemdeyiz. Ancak hayata yeniden karışmaya, eskiye benzeyen düzenlere dönmeye çalışırken her bireyin farklı farklı bu güçlü travmatik olaydan etkilenmiş olabileceğini her an hatırlamak gerektiğini bilmeliyiz.