– 11 yaşında geçirdiği bir kaza sonucu görme yetisini kaybeden Gültekin Yazgan, ülkemize Altı Nokta Körler Derneği’ni, TÜRGÖK (Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı) Derneği’ni ve umudunu yavaş yavaş yitiren tüm görme engelli insanlara umut verecek “Kör Uçuş” adlı kitabı kazandırmış; Türkiye’nin ‘fark yaratan’ kişilerinden biridir. Ancak Gültekin Yazgan’ın bilmediğimiz yönleri nelerdir?
Babam kitabının ilk taslağını bitirdiğinde kitap daha ziyade körlerle ilgili yapılanları ya da yapılabilecekleri tanımlayan bir el kitabı gibiydi. Kendi öyküsünü anlatmasını, yaşamının ayrıntıları üzerinden hem körlere dönük fikirlerini hem de sürecin tarihsel seyrini anlatmasını önerdiğimde, ‘insanlar beni bilip de ne yapacaklar?’ diye yanıtladı. Gültekin Yazgan’ın kendisinin başardıklarına, ortaya koyduklarına hiç şaşırmayan yanı, alçakgönüllülükten öte bir aşkınlık taşıyordu. Babamın hayatta yarattığı farka hiç hayret etmemiş olmama şimdi şaşırsam da, o sırada onun kendine bakışının etkisi altında kalmış olmamdan başka bir açıklama düşünemiyorum. Bu özelliğinin körlük ile doğrudan bir ilgisi yok; daha ziyade onun kişilğinin ve hayat karşısındaki felsefi duruşunun bir ürünü. Kör Uçuş’a ilişkin üslup değişikliği önerilerimi düşündükten sonra ve ancak başkalarına yararlı olacağına inandığında, kendinden ve hayatının ‘kişisel’ ayrıntılarından söz etmeyi kabul etti.
– Gültekin Yazgan inanılmaz bir öngörü ve özveriyle, tüm zorluklara göğüs gererek, hem kendi yaşamını hem de kendisi gibi görme yetisini yitirmiş insanlara yardımcı olabilmek için, ileriye dönük tasarımlar üretmiş ve bunların gerçekleşebilmesi amacıyla gecesini gündüzüne katarak var gücüyle çalışmış yılmadan girişimlerde bulunmuş ender kişilerden biridir. Oysa, ülkemizde onun gibi görme engellilerin çoğu, ne yazık ki savaşmak yerine ellerinden birşey gelmeyeceğini düşünüp, toplum içine çıkmaya bile korkarak, içlerine kapanıyorlar. Gültekin Yazgan, bu duyguyu nasıl aşabildi ve arkasında bıraktığı bunca yapıtın gerçekleşmesindeki gücü nereden buldu?
– Bu çalışmaların babam Gültekin Yazgan’ı çok yorduğunu sanmıyorum. Bir başka deyişle, bir çok kişi için yorucu olabilecek ya da zor gelebilecek bu girişimleri hem amaçlarına inandığı, hem de amaçlarına erişmek için yöntemler geliştirebilen birisi olduğu için o fazla zorlanmadan yaptı. Tam tersi, bir çok zorlayıcı durumda yapılması gerekeni yapmaktan bir keyif aldığını gördüğümü belirtmeliyim. Gücünü amaçlarına olan inancından alıyordu. İnancını paylaşan eşi ve arkadaşlarının varlığı ile amacına yürümesi ona pek zor gelmedi.
– Gültekin Yazgan bir söyleşinde ilkelerinden birinin “fırsatları iyi kullanmak, hayale kapılmadan, olmadık şeylerin peşine düşmeden, eldeki olanakları iyi kullanmak ve o mevcut koşulları değerlendirmek” olduğunu şöylemiş. Türkiye’nin bundan 60-70 yıl önceki koşullarını düşünürsek, Gültekin Bey’in, görme engelliler için,öngördüğü hedefler, insanların ve çevresinin gözünde “ulaşılamayacak şeyler” olarak görüldü mü ve kendisi ne gibi zorluklarla karşılaştı? Doğan Cüceloğlu’nun babamı tanımlarken kullandığı ‘gerçeklik ilkesine sadakat’ durumu özetler. Hayallerden vazgeçmeden ama olmadık şeylerin peşine düşmeden, eldekilerle, eldekileri çok iyi kullanarak ve bir adım ileri götürerek ilerlemek
–
– Gültekin Yazgan’ın yarım kalan bir projesi var mı? Yoksa ölümüne kadar kafasındaki her şeyi gerçekleştirdiğini düşünüyor muydu? Yarım bıraktığı bir proje yok, sanırım. Başladığı bir işi yarım bıraktığını görmedim hiç… Babam sağlıkla yaşamaya devam etseydi, yeni bir amaç bulur ve onu projelendirip peşinden koşmaya başlardı. Kafasında bir amaç ve proje pınarı vardı adeta.
(babamla, 1978, izmir; arkada sevgili arkadaşım serdar görgüç)
–
melike
İyi ki,babanızı,hayat hikayesinin anlatılması konusunda ikna etmişsiniz. Onun hikayesinde öğrenilecek bir çok şey,alınacak sayısız dersler var.Ben öğrencilerimin kesinlikle Gültekin Yazgan’ı tanımalarını istiyorum.Biliyorum ki,günün birinde, içlerindeki gücü keşfetmeye ihtiyaç duyduklarında, Gültekin Yazgan’ın hikayesi onlara ilham kaynağı olacak…