SARS2-Corona virüsünü taşıyor olmak semptomlarınız olmasa bile başkalarına bulaştırabileceğinizden ötürü yüksek tehlike oluşturacağınızdan ötürü sizi bir hasta olarak ele almayı gerektirir.
Sağlık Bakanlığının COVID-19 verilerini topluma bildirirken yanılmayı kolaylaştırıcı ve tam olmayan bilgiler vermiş olması kafanızı karıştırmış olabilir. Özellikle ulusal çıkarlar ile doğruların söylenmesi arasında bir tercih yapılmalıymış izlenimini veren bu karışıklığın kaynaklarından birisi vaka ve hasta ayrımının yapılması ve sayıların bu ayrımın düşük tarafından hesaplanması. Vakalar hasta sayılmadıklarından ötürü bu istatistiklerde hesaba katılmamışlar. Peki, vaka nedir? Neden hasta denenlerle beraber hesaba katılmalıdır?
Bakanlığın tanımlamasında virüsün bulaşmış olduğu (enfekte olmuş) kişiler “vaka”, ancak hastalığın semptomlarını yaşayan, hisseden kişiler “hasta”. Bu tümüyle yanlış değil, zira hastalık bir “öznel deneyim”, bir şeyler hissediyor ya da yaşıyor olmanız önemli. Hatta Türkçemizin ilginç kelimelerinden birisi olan “rahatsızlık” ve “rahatsızlanmak” hastalanmanın bir başka tanımı, durumun sonucunda bir rahatsızlık doğması gerekli. Ancak testlerle saptanabilen her türlü sağlık sorununda henüz semptomları olmayan bir çok durum hasta “hastayım” demeden (yani, henüz vakayken) saptanabilir (“yakalanır”).
Bazı hastalıklar için ise, test ile saptanmış bir durum varlığında kişinin kendisinin o anda rahatsızlık duyması şart değildir, ileriki bir zamanda bu saptanmış durumun bir rahatsızlık yaratması kişiyi “henüz” hasta olmasa bile ileride hastalanacak olması üzerinden değerlendirmeyi gerektirir. Bugünün vakası yarının hastası olabilir. Örneğin, kalp damarlarında henüz kalp krizi geçirmeye yetmeyen ve şikayete yol açmamış hafif tıkanıklık olan bir kişiyi hasta kabul edip tedavi edip etmeme kararını verirken olduğu gibi…
Bir vakanın hasta sayılması için bir diğer ölçüt de, kendisi şikayetçi olmasa bile testle saptanan durumun (örneğin, SARS2-COVID19 testinde pozitif çıkmış olması) başkalarına rahatsızlık vermesi ya da başkaları için yüksek bir tehlike yaratmasıdır. Belirti göstermeyen ancak testleri pozitif çıkmış (vaka) kişilerin salgında ve bulaşıcılıkta ciddi bir payları olduğunu (en az yarısı) düşünürsek, ve testin sonrasındaki günler içinde bu kişilerin kendilerinin de hastalık belirtilerini gösterebileceklerini de buna eklersek, “bunlar hasta değil” cümlesi geçersizleşir.
Nitekim, yaygın temaslı takibi ve test uygulaması yapıldığında (ülkemizdeki filiyasyonun amacı da buydu) testleri pozitif olan kişilerin bulunması, özellikle hiçbir şikayeti olmayıp normal hayatını sürdüren ve toplumun kalanına bulaştıranların belli bir süre karantinada tutulması gibi uygulamaları tam da bu amaçlıdır. O nedenle vaka/hasta ayrımını yapsak da yapmasak da, toplumdaki enfekte kişi sayısının sözü evirip çevirmeden açıklanması, bu sayıyı ve bilim için önemli diğer ayrıntıları bilerek salgın yayılma hızı, virüsün öldürücülüğü gibi bir çok önemli veriyi doğru hesaplamayı ve korunma stratejilerini doğru yapmayı sağlayacaktır.
Test pozitif ama semptomsuz olan kişilerinin başkalarını hasta etme potansiyelinin bu kadar yüksek olduğu bir durumda bu kişileri hesaba katmamak (en iyi niyetli yorumla) büyük bir yanlıştır.