Ticari sağlık. Sağlıkta ticarileşme deyince hastanın doktorun eline tutuşturduğu para akla gelir. Yeni düzenlemelerle paranın tutuşturulacağı el değişmekle kalmıyor, miktarı artıp karşılığında aldığı muğlaklaşıyor. Ne de olsa ‘ağanın eli tutulmaz’. Bu deyişi eve tesisat tamiri için gelen bir ustadan duyduğumda hiç birşey anlamamıştım. Daha sonra ‘ne verirsen’e dönen bu değer biçme mekanizmasının ikinci cümlesi de ‘abi, bu az’ olur. Ticariliği bu çapta bir para alışverişinden ibaret görürsek sağlıktaki ticareti anlayamayız. Bana (ve bir çok meslekdaşıma) göre, ticari sağlık için temel ölçüt, ihtiyacınız olan sağlık hizmeti yerine ihtiyacınız olmayanın sunulmasının öncelik kazanmasıdır.
Sağlıkta ticari yaklaşım eldeki ürünün tam tükettirilmesine dayalıdır. Hem üretim fazlasının gerekliliği ve etkililiği tartışılır tetkik ve tedavilerle eritilmesini, hem de hastanın bu gereksiz ve etkisiz uygulamaları arzu eder hale gelmesini sağlayacak propaganda tekniklerini içerir. Sadece paranın el değiştirmesine odaklanıp doktorların para karşılığında sağladıkları (muayenehanecilik gibi) hizmete ticaret demek, üretim-tüketim zincirini oluşturan daha kapsamlı işlemler dizisini arkaplanda tutar. Oysa, doktorlar atölye sahibinin fabrikada çalışmaya başlamasına çok benzeyen bir rol değişimi içindeler. En azından öyle hissediyorlar.