Otizm Spektrum Bozukluklarında Tedavi Yaklaşımları
(Sultangazi Otizm Günleri, Mayıs 2014; aileler ve eğitimciler için hazırlanmış konuşma notları)
Dr Yankı Yazgan
Otizm, yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkan, dil-etkileşim kusurlarının hakim olduğu, iletişim ve duygusal karşılıklılık gibi kişilerarası ilişkileri içeren birçok alanda ciddi ve süreğen bozuklukların görüldüğü, karmaşık gelişimsel bir bozukluktur. Günümüzde görülme sıklığı 1/68 kişidir. Otizmin oluşma mekanizması henüz tam olarak çözümlenememiş olup, güçlü genetik komponenti olan gelişimsel bir bozukluk olarak ele alınmaktadır. Otizm tanısı koymak için spesifik laboratuar testi yoktur. Tanı, bu alanda uzman bireyler tarafından, klinik gözlemler ve değerlendirme ölçekleri doğrultusunda konabilmektedir.
Otizm Spektrum Bozuklukları’ nda (OSB) psikopatolojiyi gidermeye yönelik spesifik bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Tedavi, bireyin ihtiyaçları doğrultusunda şekillenmektedir. Tedavi planı belirlenirken; sosyal etkileşimde bozulma, dil ve iletişim kusurları ile kısıtlı ilgi alanı ve/veya tekrarlayıcı davranışlar gibi çekirdek belirtilere odaklanılmaktadır. Sosyal becerilerin gelişiminin devam ettiği dönemlerde uygulanacak olan erken müdahaleler, tedavide çok önemli rol oynamaktadır. Otizmin çekirdek semptomlarını düzeltici etkisi kanıtlanmış ilaç tedavileri bulunmamaktadır. Uygulamalı davranış analizi ve türevi olan özel eğitim yöntemleri etkinlikleri hakkında en çok kanıt toplanmış olan yöntemler olmakla beraber, etkinliğine ilişkin klinik izlenimler bulunan etkileşim ve sosyal iletişim ağırlıklı psikoeğitsel yöntemler (Denver, Floor time) ve sosyal beceri eğitimleri yanısıra kapsamlı dil-konuşma terapisi, ‘occupational’ terapi ve duyusal bütünleme yöntemleri gibi terapi yöntemleri (özel eğitim yöntemlerine ek olarak) tedavide sıkça yararlanılan yöntemlerdir. Eğitsel ve terapötik teknikler alanında bilimsel yöntemlerle sınanmış çalışma biçimleri artmaktadır.
OSB’ da çekirdek belirtilerin yanında; agresyon, kendine zarar verme, irritabilite, anksiyete, negativizm, nöbet, ağrı, ergenlik davranışlarında aşırılıklar, öğrenme ve dikkat problemleri, affektif instabilite gibi ek psikopatolojiler sıkça karşımıza çıkmaktadır. Komorbidite ve ek problemler varlığında, antipsikotik, antidepresan ve stimülanlar gibi psikotrop ilaçlar, çok boyutlu bir tedavi yaklaşımının bir parçası olarak kullanılmalıdır. Özellikle irritabilite adıyla tanımlanan öfke egemen duygudurumunun tedavisi için etkinliği kanıtlanmış ve yan etki profili ortaya konmuş ilaç tedavileri (ikinci kuşak antipsikotikler) bulunmatadır. Bu alanda sayısız yeni ilaç çalışmaları yapılmaktaysa da henüz etkin ve güvenilir yöntemler olarak ortaya konmuş bir ilaç bulunmamaktadır.
Otizm tedavisinde önerilen alternatif tedaviler konusunda temkinli davranılmalıdır. Yeterince araştırılmamış ve oldukça zayıf etkisi olan yöntemlerin yanında, zarar verici etkileri olabilecek yöntemler de bulunmaktadır. Bu alanda kaynakları doğru kullanmak, başta umut olmak üzere kaynakları boş yere tüketmemek adına uzmanların yönlendirdiği, kanıtlanmış ya da mutabakatın daha yaygın olduğu ‘klasik’ yöntemleri tercih etmek, hem bireyin kendisi hem de destek sağlayacak olan aile açısından oldukça önemli bir konudur.
Otizm, kronik problemler doğuran uzun vadeli bir problem olarak ele alındığında, aile desteği (ebeveyn-kardeş) atlanmaması gereken diğer önemli konulardan birisidir.
Otizm konusunda farkındalık sağlayarak, ilk belirtilerin erkenden tanınması kolaylaştırıldıkça erken tanı ve dolayısıyla kritik öneme sahip erken dönemde müdahale şansı doğmaktadır. bunu yeterince etkin kullanılabilecek bir tedavi ağında çocuk psikiyatrının işlevi sadece tanı koymak ya da davranış sorunları için ilaç yazmakla sınırlı kalmamakta, hangi çocuğa hangi tedavinin kim tarafından uygulanacağı ve tedavilerin etkinliğinin değerlendirilmesi ve izlenmesi görevini de içermektedir.