Çocuklarımıza kitap alırken uzmanların denetimine değil fikirlerine ihtiyaç duyarız.
“Ner’de bu devlet” dercesine bir haykırışla “nerede bu uzmanlar?” dendiğinde ve hele konu çocuklarla ilgiliyse, doğal içgüdülerimizle hamle etmeden bir durup düşünmek gerek.
Uzman olarak uzmanlığımızın sınırlarının sınandığı bir yerde miyiz diye sormalıyız. Uzmanlığımızın bir projektörü varsa, onu gösterilen yere mi, yoksa gösterilen yerin bizim görmemizi engellediği yere mi tutmalıyız?
Hele çağrının aygı ve korku ile yapıldığını hissettiğimizde, bunu daha da fazla yapmalıyız
Anne-babanın çocuğuna ilişkin temel duygusu kaygı ve korkudur. Çocuğuna istemeden bir zarar vermek ya da zarar verecek bir şeyi engelleyememek ihtimali bir düşünce olarak bile tahammülü zor duygular yaratır. Çocuğumuzu olası tehlikelerden korumak için canımızı vermek dahil yapmayacağımız yoktur.
Geçtiğimiz ay başlatılan bir kampanya çocukların okudukları kitapların tehlikeleri önleyerek “Sağlıklı bir nesil yetiştirmek için çocuklar (0-18) için basılan her türlü yayın (öykü, masal, hikaye kitabı, soru bankası, ders kitabı, vb.) içeriğinin çocuk psikolojisi ve gelişimi alanında uzman bir Klinik Psikolog/Psikolojik Danışman tarafından kontrol edilmesi şartı getirilmelidir,” talebiyle önemli bir destek topladı.
Anne-babanın çocuğunu her türlü zarardan koruma refleksini harekete geçiren kampanyanın talebinin yanlış ve çocukların ihtiyacıyla uyumsuz olduğu kanısındayım.
Çocuklar için binlerce yıldır yazılmış masalların ve öykülerin içeriğinde bize (kültürümüze, ilkelerimize, değerlerimize) ters gelen, zararlı olabileceğini düşündüğümüz saçma, korkutucu, ya da ayıp sayılabilecek sözler, cümleler ya da temalar olduğunda ne yapabiliriz? Zararlı olduğunu düşündüğümüz bir içerikle karşılaşmalarını önleriz. Kararımızın doğru veya yanlış olmasından öte içimizin rahat etmesini esas alarak verdiğimiz sayısız anne-baba inisiyatifinden birisi olur.
Çocukların zaten zor eriştiği kitaplara erişimin önüne bir uzmanlar kurulu engeli getirmenin nasıl bir yarar getireceği bir yana, tek tip, steril masal ve öykülerin çocuk gelişimi için özel bir yararı olduğunu düşündüren bir bilgi yok.
Uzmanların kitapların gelişimsel yarar ve zararları hakkında zaman zaman (ve doğal olarak) birbiriyle çelişen fikirler belirtmesinin ötesinde bir ayıklama kurulu şeklinde çalışmasının pek mümkün ve anlamlı olmadığını düşünmekteyim.
Diğer yandan kitaplara ilişkin okur değerlendirmeleri, eleştiri yazıları ve derecelendirme (reyting) sistemlerinin gelişmesi, çocuklarının okuyacağı kitaplara titizlenen anne-babalara bilinçli seçim yapmaları için fırsat verir.
Kampanya için örnek olarak gösterilene benzer ve çok kişi tarafından rahatsız edici bulunabilecek çocuk kitaplarının içeriğinin zarar verici olacağını düşünürsek, bu gibi durumların önüne geçmenin ana yolu nedir?
Çocuğa uygun olmadığını düşündüğümüz içeriklerle ilişkili sorunun kitapçıdan çocuğumuzla beraber veya onun severek okuyacağını düşünerek alacağımız kitaplar için pek geçerli olmadığı kanısındayım.
Çocuğun zevkle okuyacağını, gelişimine katkı sağlayacağını düşünüp çocuğa uygun gördüğü kitabı alan, çocuğunun neyi nasıl okuyacağını etkileyen anne-baba (olası) zararı önleme konusunda temel adımı atmış olur.
Çocuklarımıza kitap alırken uzmanların denetimine değil fikirlerine ihtiyaç duyarız. Çocuğa neyin uygun olacağına sonuçta kendimiz karar veririz.
Asıl sorun okullardaki müfredatın parçası olan ders kitaplarında ve benzeri okumalarda çıkar. Çocuklarımızı koruma ve esirgeme şansımız olmayan “zorunlu kitaplar”ın edebiyat zevkimize ya da değerlerimize uygun olmamasını bir yana bırakalım.
Ayrımcı ve düşmanlaştırıcı dil gibi temel problemleri aşmak için ne yapabiliriz? Çocukların beynini yıkamak, dünyayla ilgili algılarını nesnel ve bilimsel gerçeklerden uzaklaştırmak, başka insanları ya da toplumları küçük hatta yok edilesi göstermek, hayal ve düşünce dünyasını daraltmak gibi etkileri olabilecek ve okunması zorunlu kitaplar varsayılan psikolojik uzmanlar kurullarının sterilite sınavını bile geçip karşımıza çıkabilirler. Çocukların psikolojik gelişimini bozucu içerikteki kitapları belirleyeceksek, o kitapları okumaktan kaçamayacakları yerlere bakmaya ve uyarmaya öncelik vermeliyiz.
Kitaplarda (dizi vbleri de buraya ekleyebiliriz) “kötü”, “tehlikeli” ya da “ayıp” konulardan (intihar, istismar, dışlama vb) bir yaşam gerçeği olarak söz etmek ile meşrulaştırmak, kabullendirmek ve özendirmek arasındaki farkı net biçimde anlamak ve ayırd etmek zorundayız.
Aksi takdirde rahatsız edici olan ile zarar verici olanı karıştırabilir, yavan ve dar bir okuma alanı yaratabiliriz.
Bu konuda daha fazla okumak için:
http://turkyaybir.org.tr/kitaplara-tepeden-denetim-cocuklara-yarar-degil-zarar-getirir/#.Whny1rSZ2gQ