“Mutluluk Formülü”

“mutluluk formülü”
Geçen yıla kaçan fırsatlar açısından mı baksam, kazandığım edindiğim deneyimler açısından mı? Bu yanıtlaması bir türlü bitmeyecek soruyu, “iyi ki” ile “keşke” arasında sıkışmış bütün okurlarıma devretmezsem, 2010 blogumu da ihmal etmeye mahkumum. Pırıl pırıl bir hava var; körfez çocukluğumdakinden daha mavi, ama bu güzelliği iklim değişikliğinin daha da kötüleşeceğinin işareti diye düşündüğümde keyfim kaçıyor. Karnımı güzel doyurdum; yedim içtim, ama kilolarıma kilo katarsam diye düşününce iştahımı kaybediyorum. Küçükken, ve tabii gençken, her şeyi isteyen hiçbir şeyi elde edemeyen birisi olacağım diye korkardım; şimdi ortasını bulmanın mutluluğunu yaşayabilir miyim artık, diye düşünmeye başladım. Belki iyi bir başlangıç.
1 Ocak 2010’daki bloguma uygun düşecek bir (kendimden) alıntıyı bir derginin (sağlık ve mutluluk tavsiyeleri) anketine ayaküzeri verdiğim cevaptan aktarayım:

“mutluluk formülü”
1. “keşke” sözcüğünü daha az söylemek,
2. üşendiğimiz ve zor gelen her şeyi inadına daha çok yapmak,
3. aklımıza gelivereni yapmadan önce bir süre beklemek; süre bitiminde hâlâ çok istiyorsak, yapmak,
4. uyku, yeme-içme, yürümeye gereken zamanı ayırmak,
5. bizden daha mutlusu var mı diye etrafa bakınmaktan, başkasının lokmasını saymaktan vazgeçmek.

Acaba bunu gerçekten benim önerdiğim bir formül sanan olur mu? Kurtarıcı formül ve reçeteler, mucizevi yöntemler dendiğinde birden saçları dimdik olan benim gibi birisinden beklenir mi? bunu sen yapıyor musun ki… diye soranlara terzi ve söküğü deyimini hatırlatmam gerekir mi? Hürriyet gazetesinin köşe yazılarındaki soru-cevap üslubu gibi geldiyse, şaşırmayın. Neden şaşırmamanız gerektiğini anlatmam için konunun biraz soğumasını bekleyeceğim.
Blogumda neden az yazdığımı sıkça soran okurlar var. Nasıl yazacağıma karar veremediğim için, desem… Gündelik olaylardan yazı çıkartırken, yapılması gereken o kadar çok şey oluyor ki: dedikodu alanına çekilmeyecek, “name dropping” izlenimi uyandırmayacak, aynı zamanda başkalarının (buna arkadaşlar da dahil..) mahremiyeti sayılacak hiçbir alana girmeyeceksin, isim aktarmaktan kaçınacaksın, ve bu sadece olumsuz ya da eleştirel durumlar için değil, olumlu durumlar için de geçerli olacak.
Bunu bu sınırlara uyarak yapmayı becerebilirim herhalde, ama, zamanım yetmiyor. Çözümü bilmiyor olsam, daha rahat edeceğim.

2 comments