Aşıkken beynimiz nasıl işler sorusunun cevabını araştırmak için en kestirme yol, annelerin bebeklerine bakarken çekilen beyin MR’larına bakmak olabilir. Romantik aşk ile anne-bebek “aşk”ı/sevgisi arasındaki örtüşmeye her değindiğimde, salonda şöyle bir kımıldanma olduğunu hissediyorum. Bu kımıldanma biraz huzursuzluk, biraz heyecan, biraz da şaşkınlık duygusu içeriyor gibi… Hele beyinde o anda en aktif olan alanların, hangi duygularla ilişkili olduğunu açıklayınca, heyecan biraz hayal kırıklığına dönebiliyor: egemen olan duygular, endişe, kaybetme korkusu, tehlikedeymiş hissi, her an kötü bir şey oluverecek duygusu… Aşk, başlar başlamaz, bitişin endişesini de beraberinde getiriyor. Öyle ki, endişe bittiğinde, aşk da bitmiş oluyor. Gösterdiğim beyin MR’larının bütün romantizmi öldürdüğünden yakınan bir dinleyici, “aşkı da hastalık yaptınız yani Yankı Bey” diye sitemini dile getirdi. Bir insana kayıtsız şartsız bağlanmanın beynimizle bir ilişkisi olması onu neden hastalık yapsın diyecektim ki, bir başka dinleyici “Hastalık değil mi?” diye tartışmayı kızıştırdı. Aşk bir hastalık herhalde, tedaviye ihtiyaç duymayan cinsten… Kimse aşktan iyileşmek istemez ki…
ss
Peki o aşk; sizi hayata bağlanmaktan kopartıyorsa, yüreğiniz, sadece aşkta çarpıyorsa! O zaman da mı iyileşmek istemez insan aşktan? Bakıyorum da, 6ay içinde tüm kayıtsız-şartsızlıklar bitiveriyor…Oyuncağını eline almış ve artık sahip olmanın rahatlığı içinde…