Sovyetler’ de ‘Proleter Bilim’ uygulamasının savunucularından ‘Sovyet’ biyologu Lisenko, günümüzde yanlışlığın / çarpıtmanın adı oldu.
Yankı Yazgan
Sovyetler Birliği Komünist Partisi ve hükümet 1948 yılında bütün aydınları sınıf mücadelesine en etkin biçimde katılmaya davet etti. Kültür ve bilimin her alanında proleter görüşlerin kesin zaferi oluşana kadar sürecek olan bu savaş, Sovyetler Birliği’ndeki biyoloji biliminin ve eğitiminin her noktasına yansırken, pek duyulmamış bir isim ortaya çıktı: Trofim Denisoviç Lisenko.
Tarım Bilimleri Akademisi’nin bir üyesi olan Lisenko, bir dönemin biyoloji ve bilim anlayışına ismini verirken günün birinde Amerikan tıp dergilerinde kendisinden söz edileceğini akıl etmiş miydi ki?
JAMA’nın 15 Aralık 1991 tarihli sayısındaki başyazıda ‘Lisenkoizm’den söz ediliyor. Bir araştırmadan çıkarsanan iki farklı sonuçtan birisinin tıbbi yayın çevrelerinde adeta sansür edilmesini işleyen bu yazı ve olay Bilim Teknik’in 4 Ocak sayısında Dr. Hasan Yazıcı‘nın Cantekin olayı adlı yazısında ele alındı. (1) Soğuk savaşın başlangıç yıllarında sınıf mücadelesi bayrağının tekrar açılması ile eşzamanlı olarak popülerleşen Lisenko kimdi?
***
Lisenko’yu anlatanlardan Z.A Medvedev, onu tanımlarken nedense hep karşı olduğu kişi ve görüşlerden söz ederek başlangıç yapıyor. Lisenko’nun saldırılarından ilk nasibini alan Mendel olmuş. Bezelye tanelerinden kalıtım kurallarını keşfeden kişi olarak bilinen Mendel’in yanı sıra sirke sinekleri üzerinde ‘kromozom mekanizmasını’ keşfeden T.H Morgan da Lisenko tarafından düşman ve bilimdışı ilan edilmişler. Zira Lisenko’ya göre bu ‘Mendel-Morgan kliği’, genetik mirasın çevre koşullarından ve organizmanın çevreyle ilişkisinden tümüyle bağımsız olarak ve belirli yasalara uyarak kuşaktan kuşağa geçtiğini söylüyorlardı.
Genetik bilimin oldukça önemli adımlarının atıldığı o yıllarda böylesi bir iddiayı ortaya atan Lisenko’nun Mendelci kalıtım teorilerini çarpıttığı konusunda bugün görüş birliği var. Bu çarpıtmanın olası nedenlerine değinmeden önce, Lisenko’nun karşı olduğu kişilerden biraz daha söz etmeli.
“Asıl Darwinci!…”
Darwin’in hakiki savunucusu olduğunu savunan Lisenko ve yandaşları, Darwinci evrim teorisini de çarpıtma yöntemiyle ele almayı tercih etmiş gibi gözüküyorlar. Yani, evrim teorisinin bazı yanlarını benimseyip, işlerine gelmeyen yanlarını ise yok sayarak kendilerini asıl Darwinci ilan etmekten geri durmuyorlar. Lisenko’nun yadsıdığı hayatta kalma mücadelesinin ne olduğunu irdelemek gerek.
“Aynı türün üyesi olan canlılar arasında rekabet ve mücadele olmaz!” diyen Lisenko şöyle devam ediyor: “Kurt tavşanı yer, ama tavşan tavşanı yemez. Tavşan ot yer.” Lisenko, akademik bilginin yere vurulup, uygulamaya dönük ve işe yarar bilginin değerli sayıldığı bir dönemin bilginiydi. Bilimler Akademisi’nde kendini tarım teknisyenlerinin ve uygulamacıların temsilcisi ilan etmiş, ortaya attığı görüşlerin de ‘üretici güçlerin ve üretimin arttırılmasına yönelik çabalardan ibaret olduğunu’ savuna gelmişti.
Darwin’le taban tabana zıt düşen tür içi rekabeti yadsıyan fikirlerini Darwinci olarak sunmasını, geleneksel materyalizm / idealizm çatışmasında Darwin’in materyalizm safında sayılmasına bağlıyorlar. Lisenko’nun ‘ideoloji öyle gerektirdiği için’ yorumladığı çeşitli bilimsel teorilerden örnekler veren Dominique Lecourt, (2) tarım alanındaki uygulamalardan birisini aktarıyor.
1949’da Stalin’in ‘Doğanın Dönüştürülmesi İçin Büyük Plan’ çerçevesinde koksagyz adı verilen bir ağaç türünden bol miktarda dikiliyor. Malum, bu ağaçlar arasında birbirleri aleyhine hiçbir gelişme olmayacağı için mümkün olduğunca yakın, neredeyse dip dibe dikiliyorlar. Alışılmıştan farklı olan bu uygulamanın nedeni ise şu: Eğrelti otları ağaçlara doğru ilerlerken karşılarında genç fidanlardan oluşma bir ‘direniş duvarı’ bulacaklar. Sonunda kok-sagyz ağaçları bu ‘dayanışma’dan başarıyla çıkacaklar.
Bu noktada birisi Lisenko’ya soruyor: ‘Peki, bir süre sonra bu ağaçların bazılarını sökmek gerekmez mi? Dikildikleri alana sığmayacaklar çünkü!’ Lisenko ‘Buna gerek kalmayacak, çünkü bazı ağaçlar türün iyiliği için kendilerini feda edeceklerdir!’ diye cevap veriyor.
‘Proleter Bilimi’nin ürünü
Lisenko’nun biyoloji ve botanik alanındaki görüşlerini ve uygulamalarını daha fazla aktarmayacağım. ‘Lisenkoizm’ ya da ‘Lisenkoculuk’ hakkında bu kadarı bir fikir verebilir. Mendel’e karşı çıkıp, Darwin’e sahiplenmek, ama ikisinden de işime gelen görüşleri almak şeklinde filizlenen ‘Lisenkoculuk’a benzer başlangıca sahip pek çok ‘izm’ bulunabilir. Ancak iş bu kadarla kalmaz. Lisenko’dan yaptığım alıntılardaki söyleme dikkat edildiğinde adeta bir politik manifesto üslubu dikkat çekecektir. Bu üslup ne rastlantı ne de politize bir toplumda yaşıyor olmanın verdiği bir dil alışkanlığı.
1948’de sınıf mücadelesinin tekrar ilan edildiği Sovyetler Birliği’nde, 1935’te sınıfların ortadan kalkmış olduğu bildirilmişti. Dolayısıyla, mücadelenin zemini olarak bilim, felsefe ve sanat ortaya çıktı. Sınıflar ve onları temsil eden politik çizgilerin yerine entelektüeller arasında yürütülmesine ‘karar verilen’ sınıf mücadelesinin yansımalarından birisi de Lisenko oldu.
Yine Lecourt’dan bir aktarma yaparsam, Stalin’in kitapçığında tekrar özetlenen ‘diyalektik ve tarihi materyalizm’ yani SBKP-B’nin resmi felsefesi, biyolojiye uygulandığında Lisenkocu kalıtım teorisi ortaya çıkmıştı. Lisenkocu biyoloji, diyalektik materyalizme uymayan kaltım teorilerini çöp tenekesine göndererek proleter bilimi oluşturma adımını atmıştı. Jacques Monod,(3) Lisenko’nun yanılmadığı başlıca noktanın, genetik teorileri ile diyalektik materyalizm arasındaki bağdaşmazlık olduğunu belirtiyor.
***
Sonunda ne oldu? Stalin’in ölümünün ardından akademi içinde ‘anti Lisenko’ kıpırdanmalar başladı. Lisenko’nun teorilerinin tarlalarda ve kırlardaki uygulamalarının iflas ettiği (zaten görülmüştü, ama) kabul edildi. Sessiz sedasız değişiklikler yapılmaya başlandı. Değiştirilen biyoloji ders kitapları, tekrar değiştirildi. Tarım planları yeni baştan yapıldı. Daha önceki biyoloji teorilerine dayanan bir bilimin öğretilip uygulanmasına ‘karar verildi’. Neler olup bittiği hakkında fazla bir tartışma yapılmadı. Lisenkoculuk, proleter bilimi ve hangi bilimsel teorinin geçerli olacağının parti tarafından ‘kararlaştırılması’ gibi olgular SSCB’deki ve Batı’daki entelektüelleri iyice şaşkına çevirdi.
***
Bugün gelinen noktadan geçmişi değerlendirmek daha mı kolay? Lisenko ve Lisenkoculuk hakkında kısaca bilgi vermek amacıyla hazırladığım bu yazı bilim, ideoloji ve politikaya ilişkin cevapsız pek çok sorunun varlığını hatırlattı bana. Üstelik ortada bu olayların cereyan ettiği devlet bile yok!
Althusser, Bitmemiş Tarih (1976) adlı yazısını şöyle bağlıyor: ”… Lisenko’nun tarihi burada bitiyor. Lisenkoizm’in sebeplerinin tarihi ise devam etmekte.
Bir tarih sonuna geldi. Diğerinin sonu yok mu?
NOTLAR:
1) Hatırlatayım. ABD’de bir araştırmadan iki faklı sonuç çıkartan iki ayrı makale yazılır. Meşhur tıp dergilerinden birisi, makalelerden birini kabul edip, yayımlarken; ‘aykırı’ sonuçlar elde etmiş olan araştırmacının makalesi reddedilir. Üstelik bu araştırmacı (Dr. Cantekin) işinden-gücünden olur. Ancak uzun bir mücadele sonucunda görüşlerini ve bilimsel gerçeği dile getirme fırsatını yakalar. Arzu edilmeyen bilimsel görüşlerin yayınına ve geliştirilmesine yönelik bu baskılar, JAMA’nın editörü tarafından ‘Lisenkoizm’ olarak değerlendirilmiş.
2) D.Lecourt’un görüşlerini ‘Proletarian Science?’ adıyla İngilizce çevirisi yayımlanmış olan Lyssenko (1976) adlı kitabından aldım. Konuyu enine boyuna tartışan yazarın bu kitabında ‘proleter bilimi / burjuva bilimi’ tartışması Lenin ile Bogdanov arasındaki anlaşmazlıktan başlayarak ele alınıyor. Lecourt’un bu konuya ilgi duymasının nedenlerinden birisi, Fransız Komünist Partisi’nin, o yıllarda, Lisenko’yu yere göğe sığdıramamış olması…
3) Monod, bir biyolog. Aynı zamanda, bilim felsefesi hakkında düşünen ve yazan bir kişi.