gazetede S Turgut’un yönetmenlikten ayrılışını öğrendiğim gün, köşemde yazdıklarımın ya da kendisiyle beraber pazar ilavesinde yaptğım entelektüel şaklabanlıkların onun mevkiine malolup olmadığını, işini benim yüzümden (kendini bir şey sanma noktasına varan bir düşünce tarzı, ama insana yaşama tutkusu veriyor:)) kaybedip kaybetmediğini bile ciddi ciddi düşünmeye başlamıştım ki…
gazete insan kaynaklarından bir görevli, beni arayıp, yeni yönetim döneminde yazılarıma son vermemin rica edildiğini kibarca söyledi. işin komiği, ben de aynı sabah yayın yönetmeni yardımcısına benzer bir nezaket ayrılığı mesajı yollamıştım. ama bu arzu benim dilekçemden bağımsız gelişmiş galiba…
gazete insan kaynaklarından bir görevli, beni arayıp, yeni yönetim döneminde yazılarıma son vermemin rica edildiğini kibarca söyledi. işin komiği, ben de aynı sabah yayın yönetmeni yardımcısına benzer bir nezaket ayrılığı mesajı yollamıştım. ama bu arzu benim dilekçemden bağımsız gelişmiş galiba…
medya kulisi sitelerinden anladığımca,
“…. Yeni yayın yönetmeni …., bazı yazarlarla yollarını da ayırıyor. Ücretsiz yazmasında ısrarcı olduğu …………. bu öneriyi kabul etmeyerek istifa etti. Son dönemde ikinci sayfada yazıları çıkan ………… ilaveye kaydırıldı. Yankı Yazgan’ın ise yazılarına son verildi.”
hmmm, neyse, üzülmedim değil. ama, aynı döneme denk gelen evdeki kedimiz çıtır’ın ölümüne daha fazla üzüldüğümü söylemeliyim. bir de, son yazı yazıp okurlarla vedalaşma fırsatının olmamasına.
gazete için hazırladığım ama yayımlanamayan yazıyı bir sonraki “post”da bulabilirsiniz.
bu yazının üzerine bir “ayrılık çizgisi” koymalıyım.
SS
çok üzgünüm :'(