2007’de yazılmış ve salgın dönemindeki akıl ermez davranışlara kafa yormak amaçlı bir yazı.
“Kendine geleceğini düşündüğü zararı önlemek adına başkalarına zarar veren ve bu zararı önemsizleştiren davranışlar gösteren kişi” anlamına kullandığım Cipolla’nın “aptal” kelimesi zeka ya da eğitim ile ilgili değildir.
“Ah ne kadar aptalım” cümlesini pek sık kullanmasak da, bizler de herkes kadar aptallık yapan insanlarız. Herkes kadar aptallık deyince, her toplumda, her toplumsal kesimde, her sınıfta, her mahallede ve her ailede, değişmez bir oranda (X diyelim) “aptal” insan olduğunu öne süren iktisat tarihçisi Carlo Cipolla (Türkçe’de Neşeli Öyküler adıyla yayımlanan kitabı ile) aklıma geliyor. Aptallığı herhangi bir zeka gelişimi bozukluğu olarak değil zeka ve eğitim düzeyinden bağımsız biçimde ve “aptalca davranış gösteren” olarak tanımlayan Cipolla
Toplumun bir yandan dağılma ve çözülme olasılığının arttığı, buna karşı gelişen tepkinin ise, “bütünlüğümüzü koruyalım, safları sıklaştıralım” derken, herkesin bir sıkıştırma makinesiyle birbirine adeta yapıştırıldığı her dönemde aptallık kuramı ister istemez aklıma geliyor.
Üstelik, toplumun üyelerinin, akıllı-fikirli olsun, ya da aptal olsun, tümünün siyasi bir tercih yaptığı bu dönemde, kurama göre bu oranların ikisi birden artamayacak. Peki, hangisinin ağır basacağını biliyor muyuz? Ah yine bir aptallık yapmak üzereyiz, demeden önce Cipolla’nın “İnsan Aptallığının Temel Yasaları” adlı makalesine yakından bakalım. Bir yandan da, ekteki grafiğe göz atarak:
Kime zarar, kime yarar.
X ekseni, eylemlerimizin kendimize sağladığı kazancı (+) ve doğurduğu zararı (-), Y ekseni ise, başkasına (toplum gibi) sağladığımız kazancı ve verdiğimiz zararı aynı şekilde gösterir. Bu grafikteki dağılım, Cipolla’nın tanımladığı dört ana insan (ve davranışı) tipini gösterir.
Yaptığı eylemden kendisi zarar gören, ama bir başkasına yarar sağlayanlar, “saf ve temiz” olarak tanımlanabilirler (sol üst). Yaptığı eylemden kendisi yarar görüp, başkaları zarar görenler ise haydutlardır (sağ alt). Hem kendine, hem başkasına yarar sağlayanlar ise akıllı-fikirli denebilecek grubu oluştururlar (sağ üst). “Kendisine hiçbir yarar sağlamadan, başkasına zarar veren kişi”leri ise “sol alt” tarafta görebilirsiniz: aptallar. Buradaki aptallığın zekâ düzeyi ya da okul başarısı ile, karakter özellikleri hiç ilgisi olmadığını belirteyim. Aslında bu grafiği kendi hayatınıza uygulayabilirsiniz. Sağladığınız yarar ve verdiğiniz zararı X ve Y eksenine yerleştirdiğinizde, hangi gruba düştüğünüzü hemen görmeniz mümkün. Sonuçları gördüğünüzde üzülmeyin; herkes aptalca davranabilir; devamlı aptalca davrananların sayısının toplumda sabit bir asgari oranın altına hiç düşmemesi gerektiğini belirterek ilerleyelim (yüzde 10 ?, 25?, 90?).
Yükselen toplumlarda “aptallık” oranı düşer. Toplumların yükseliş dönemlerinde aptalca davrananların oranı kendi asgarisine iner; çöküş dönemlerinde ise, oran tavana vurur. O sebeple, referandumlarda, seçimlerde toplumun bu akıllı-fikirli, saf ve temiz, haydut ve aptal oranlarının dönemden döneme çok farklılaşabildiğini görürüz.
Toplumun neredeyse yarısını bir biçimde temsil eden meclis çoğunluğunun “özde değil sözde” karşı olduğu şimdiki Anayasa’yı düşünün (güncel not. yazı 2007de yazılmıştı). “Çoğunluk” sağından solundan kırparak kendine yarar/başkasına zarar biçimde (bkz. Grafikteki Haydut bölümü) değiştirmeye çalışırken, aynı Anayasa’nın 1982 referandumunda oy verenlerin % 92’since (o zamanın bir başka çoğunluğunca) kabul görmüş olduğunu unutuveriyor. Demek ki, çoğunlukların fikirleri de, davranış biçimleri de zaman içinde değişmekte. Çoğunluk bu, ne yapacağı belli olmaz….
Aptalca hareket edenlere ne yapacağımızı bana sormayın; belki ben de, onlardan birisiyimdir. Ama Cipolla’nın kavramlarını kullanarak kendimizi değerlendirebiliriz: davranışımla (örneğin, verdiğim oy, desteklediğim siyaset) kendime zarar mı, yarar mı getiriyorum? Aynı davranış başkalarına (ülkeye, topluma, kendi ailem, aşiretim, sülalem dışındakilere) zarar mı, yarar mı getiriyor?
Kısacası, saf ve temiz miyim, haydut mu? Akıllı-fikirli miyim, aptal mı? Ya da, hangisi olmak istiyorum?