Ülkemizin eğitim kurumlarından giderek daha çok “şiddet” haberi geliyor. Gençlerin anne-babalarını ve eğitimcileri olduğu kadar, toplumumuzun her bireyini de kaygılandıracak nitelikteki bu olayların, sayısı ve yoğunluğu ne olursa olsun, en ciddi şekilde ele alınması gerektiği kanaatindeyiz.
Şiddet, gençlerin ruh durumlarının iyi olmadığı, değerlerini kazanamadıkları, geleceklerinden kuşkuya düştükleri koşullarda tırmanır. Gençlerin içinde yaşadıkları hayat şartları, kendilerine yol göstermekle yükümlü olan yetişkinlerden aldıkları mesajlar, umutsuzca ve riskli davranışları arttırabilir. Ülkemizde, şiddeti özendirici tutumların yöneticilerden televizyon kahramanlarına kadar uzanan bir kesimde görülmesi, en çok gençleri etkilemektedir.
Şiddetin bir iletişim ve sorun çözme aracı olarak yaygınlaşması kadar, sıradanlaşması ve kabullenilmesi düşündürücüdür. Şiddet toplumun her katmanında kendini gösterse de, toplumun en kırılgan, en kolay etkilenebilir kesimlerini oluşturan çocuklar, ergenler ve gençler üzerinde düzeltilemez etkiler yaratmaktadır.
Gençler bir yandan bir yetişkin kadar gelişmiş beyinlere sahipken, diğer yandan, hayatın getirdiği yükleri taşımaya yeterince hazırlıklı değillerdir. Gençler okullarda öğrenimin yanısıra toplumdaki yerlerini ve değerlerini öğrenirler. Bu yepyeni hayat döneminde, hem coşku ve neşe, hem de umutsuzluk, gelecek korkusu gibi çelişik duygular gençlerin hayatını yönlendirir. Toplumumuzda giderek yaygınlaşan şiddetin hem uygulayıcısı, hem kurbanı, hem de çaresiz izleyici tanığı durumunda olan gençler, içine düştükleri karmaşadan çıkış yolunu kendi çabalarıyla bulamayabilirler.
Toplum şiddetten kendi kendine arınmaz. Gençleri şiddetten korumak için toplumsal sebeplerin ortadan kaldırılmasına yönelik çabaların yanısıra, gençlerin umutlarını muhafaza etmelerini desteklemek için olumlu ve yapıcı düşünebilme becerilerini geliştirmek, gençlere kendini anlama ve anlatma fırsatları yaratmak, psikolojik gelişimi bir öncelik olarak belirlemek için hem biz çocuk psikiyatrisi ve psikiyatri uzmanlarına, hem de bu çabaları destekleyecek siyasi iradeye iş düşmektedir. Daha fazla bekleyemeyiz.