Ergenlerde Arkadaş Ölümü Sonrası Travma Belirtileri ve İlişkili Etmenler

Ekran Resmi 2021-10-12 14.27.23

Ergenlerde Arkadaş Ölümü Sonrası Travma Belirtileri ve İlişkili Etmenler 

Makale Özeti

*Ayşe Burcu Ayaz Erdoğdu ve ark.’nın (2012); yazısı Stajyer Psk. Mısra Gürol tarafından özetlenmiştir.

Bu çalışmanın temel amacı, bir öğrencinin sınıfta arkadaşlarının yanında kaza sonucu elektrik çarpması nedeniyle hayatını kaybetmesi sonucunda aynı okulda okuyan akranlarında ortaya çıkan travma belirtilerinin ve ilişkili etmenlerin değerlendirilmesidir. Bu çalışmanın örneklemini 15-19 yaş arası 219 ergen oluşturmaktadır ve bu ergenlerin anneleri 31-55, babaları 34-63 yaş aralığındadır.

Kazaların olduğu ortamda travmatik etki yaratabilecek ve olay sonrasında olaya ya da olayın etkilerine tanık olan ve aynı çevrede yaşamaya devam eden kişilerin travmatik belirtiler geliştirebileceğinden yola çıkılarak bu çalışma planlanmıştır.

Dünyada her yıl 2.5 milyon kişinin kaza sonucunda ortaya çıkan yaralanmalar nedeniyle öldüğü tahmin edilmektedir (Bertan ve ark. 1995). Kazalar, Türkiye’de ve dünyada ergenlik döneminde meydana gelen en sık ölüm nedenidir (Bertan ve ark. 1995, Özcebe ve ark. 2001). Türkiye’de ergen ölümlerinin incelendiği bir çalışmada, 15-17 yaş arası ölümlerin %93.05’ini hastalık dışı nedenler oluşturmaktadır (Asırdizer ve ark. 1994). Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan benzer bir çalışmada 11-18 yaşlarında travmatik ölüm oranı %80’ler civarında bulunmuştur (Vane ve ark. 1990).

Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de yapılan bir çalışmaya göre, okul çağındaki çocukların geçirdiği kazaların çoğunun dikkatsizlik nedeniyle gerçekleştiği ve bu kazaların sınıf ortamında meydana geldiği bulunmuştur (Eraslan 2007). Okul çağı çocuklarının ve ergenlerin zamanlarının büyük bölümünü sınıf ortamında geçirmeleri ve bu gelişim döneminde meraklı ve dürtüselliğe yatkın olmaları nedeniyle kazaların büyük kısmının okullarda yaşanması beklenen bir sonuçtur.

Travmatik olaylar sonrasında en sık duygudurum bozukluklarının ve TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu)’nin geliştiği bildirilmiştir (Breslau ve David 2003). Türkiye’de yapılan bir çalışmada üniversiteli bir gencin iki arkadaşını öldürmesinden sonra okuldaki ergenlerin %48.6’sında olası MDB (Majör Depresif Bozukluk) geliştiği saptanmıştır (Gündoğar ve ark. 2008). ABD’de ve Finlandiya’da yapılan benzer çalışmalarda ise okulda arkadaşlarının vurularak öldürülmesinden 1 ay sonra ergenlerin %38’inde ve 4 ay sonra %19.2’sinde TSSB ortaya çıktığı saptanmıştır (Pynoos ve ark. 1987, Soumalainen 2011). Bu çalışmada, TSSB ve MDB sıklığı daha önceki çalışmalardan düşük bulunmuştur.

Çalışmaya alınan ergenlerde TSSB belirtilerinden en sık travma ile ilgili korkular ve artmış uyarılmışlık sorunları saptanmıştır. Yazın gözden geçirildiğinde travma sonrası artmış uyarılmışlık belirtilerinin (uyku bozukluğu, konsantrasyonda azalma, irritabilite, irkilme) daha yaygın görüldüğü dikkat çekmektedir (Karakaya ve ark. 2004). 2 yıllık bir izlem çalışmasında travmatik olay sonrası 1. ayda en sık artmış uyarılmışlık belirtileri görülmekteyken, 6. aydan itibaren artmış uyarılmışlık belirtilerine travmatik olayın tekrar yaşantılanmasının eşlik ettiği

bulunmuştur (Southwick ve ark. 1995). Bu nedenle, kaza sonrası yapılacak takip çalışmalarında da TSSB belirtilerinin zaman içerisindeki değişimlerinin takip edilmesi önem arz etmektedir.

TSSB riskini etkileyen faktörler

Çocukluktan ergenliğe geçiş döneminde yaş arttıkça TSSB riskinin arttığı buna rağmen ergenlerin orta yaşlılara kıyasla travmadan daha fazla etkilendikleri bildirilmektedir (Suomalainen ve ark. 2011, Solomon 1988). Bu bulgular ergenlerin travmadan en fazla etkilenen yaş grubu olduğu sonucunu bize sunmaktadır. Bununla birlikte, cinsiyetin TSSB’ye etkisi hakkında bulunan sonuçlar, kızların TSSB’nin gelişimine daha yatkın olduğu yönündedir (Karakaya ve ark. 2004, Suomalainen ve ark. 2011). Buna ek olarak, MDB ve anksiyete bozukluğu başta olmak üzere kendisi ya da ailesinde psikiyatrik hastalık öyküsü olan bireylerin TSSB’ye daha yatkın oldukları, anksiyete ya da depresyon geçirmiş olan bireylerin de travmadan sonra bu belirtileri yeniden göstermeye eğilimli oldukları görülmüştür. Bunun yanında TSSB tanısı alan bireylerde MDB gelişiminin daha sık görüldüğü ileri sürülmektedir (Cohen ve ark. 1998, Chowdhury ve Pancha 2011, Solomon 1988). Bu bilgiler ışığında ergenlerin aile öyküsü değerlendirildiğinde, ailede psikiyatri başvurusu bulunan ergenlerin ailede psikiyatri başvurusu bulunmayanlara oranla daha yoğun TSSB belirtisi yaşadığı gözlemlendi. Bununla anlamlı olarak, yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel ya da cinsel şiddete uğrama, hayatı tehdit eden hastalık ya da kazalar, şiddete tanıklık etme ya da travmatik kayıp gibi olumsuz olayları yaşayan bireylerin travmatik olaylardan etkilenmeye daha yatkın oldukları bildirilmiştir (Green ve ark. 2000).

Bu çalışmanın sonucunda, aile yakınlarından ya da anne-babadan birinin ölümü, anne ya da babanın iş kaybı, ailede ciddi hastalık ya da yaralanma olması, ebeveynlerin ayrılması ya da boşanması, ailede ruhsal/duygusal sorun öyküsü bulunması ya da ailesinden en az bir kişinin tutuklanması gibi aile içi sorunları bulunan ergenlerin bulunmayanlara kıyasla daha fazla travmatik ve depresif belirti taşıdığı görüldü. Bu durum, aile içi sorunların travma yaşamış ergenlerde travma belirtileri ve depresif belirtiler açısından risk oluşturacağı anlamı taşıyabilir.

Öneriler

Travmatik olayın etkilerini önlemek için birkaç yoldan yararlanılabilir. Çalışma, travma belirtilerinin olumsuz yaşam olayları ve depresif belirtilerle ilişkili bulunması bu alanda yapılan çalışmaların sonuçlarıyla da uyumludur (Chowdhury ve Pancha 2011, Macdonald ve ark. 2010, Solomon 1988). Travmaya uğrayan ergenlerde yaşam olayları üzerine odaklanılması, bireysel psikoterapilerde başa çıkma becerilerinin geliştirilmesi, olaylarla ilgili olumlu alternatif düşüncelerin ortaya çıkarılması, depresif belirtilerin değerlendirilmesi ve tedavi edilmesi travma belirtilerinin gelişimini önlemede katkı sağlayabilir.