Gazetelerde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tedavisinde kullanılan ilaçların bir yılda yüz binlerce kutu yazıldığına (gerekmediği halde aşırı kullanıldığına) ilişkin bir haber çıktı. DEHB hakkında en çok yazılıp çizilen psikiyatri tanılarından birisidir. DEHB ile ilgili psikiyatrların ilaçları aşırı kullandığını öne süre haberler periyodik olarak ortaya çıkar, tartışılır, iddiaların geçersizliği yanlışlığı ortaya konur. Birkaç ay ya da bir yıl sonra tekrar aynı tip haber dalgası gelir. Çok sayıda kişiyi etkileyen ve nispeten sık görülen (yüzde 7-11) bir nörogelişimsel bozukluk olan DEHB hakkında çıkan her haberi ilgiyle okuyacak anne-baba, öğretmen ya da danışman sayısının milyonlarca olduğunu düşünürsek, bu haber ve “uzman görüşü” üretimini yadırgamamak gerekir. Kuyuya atılan taş misali…
Verilen rakamları (satılan ilaç kutusu sayısı) inceleyip Türkiye’de sadece okul çağındakilerden bu tedaviye ihtiyacı olanların sayısını epidemiyolojik çalışmalara göre hesap ettiğimizde “tedavi ihtiyacı olanların yaklaşık % 85’i tedavi edilmemekte” anlamına gelen bu veriler gazetelerde iddia edilenin tersine sonuçlar veriyor. “İlaç çok kullanılıyor, doktorlar önüne gelene ilaç yazıyor, çocukları zehirliyor.” gibi dayanağı pek olmayan bu iddialar ile gelişimlerinde çeşitli engellerle karşılaşan çocukların yararına ve onlara kılavuzluk etmek isteyen başta anne-babalara yol gösterici bir sonuç doğmadığını söyleyebilirim.
DEHB hakkında temel görüşlerimi bu bağlamda tekrarlama pahasına özetleyeyim. Her tıbbi kanaat gibi, yeni bilimsel bilgi ve bulgular çıktığında güncellenmek üzere:
– DEHB bireyin potansiyelini gerçekleştirecek gelişimini sağlayabilmek için tedavi edilmesi gereken, tedavisinde ilaçların önemli yer tuttuğu (ama kullanıldığında tek başına yeterli olmadığı) bir nörogelişimsel bozukluktur.
– DEHB değişik ciddiyet düzeylerinde görülür; problemin ağırlığına ve etkilediği hayat alanına (okul, aile, sosyal ve bireysel gelişim) göre uygulamaların kapsamı (tıbbi, eğitsel, psikososyal gibi) çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanı tarafından belirlenir. Ruh sağlığı ve eğitim alanında çalışan değişik dallardan profesyonellerin uygulamalarından gündelik hayat ve kişisel gelişim için büyük yarar sağlanır.
-İlaç tedavisi kısa vadede etkinliği yüksek olan tedavi yöntemidir. Kullanıldığında psikososyal ve pedagojik terapi ve düzenlemelerin içinde olduğu bir tedavi planının parçası olarak uygulanması gerekir.
-İlaç tedavisi öncesinde çevresel (sınıf/okul içindeki davranış ve öğrenme ortamına eğitsel ve davranışlar müdahaleler gibi) düzenlemeler yanı sıra DEHB’ye sıkça eşlik eden aile/ilişki sorunlarına, öğrenme güçlüklerine ve çocuktaki bireysel ruhsal sorunlara psikososyal ve eğitsel müdahalelerden yarar görülebilir.
-DEHB tanısı alacak düzeydeki problemleri sebebiyle sosyal ve bilişsel gelişimi engellenen ve tedavilerinde ilaç kullanımına ihtiyacı olanların yaklaşık yüzde 85’i böyle bir tedavi almamaktadır.
-İlaç tedavisi gerekmediği halde ilaç tedavisi verilenlerin oranı ilaç tedavisi alanların zaten düşük oranı (ihtiyaç sahibi olanların max. %15’i) içinde çok küçük bir bölümü oluşturuyor olabilir. Tek bir bireyin bile yanlış ya da gereksiz tedavi edilmemesi tıbbi bir gerekliliktir; ancak toplum sağlığı açısından tedavisiz ve destek kalanların dev boyutu düşündürücü ve alarma geçiricidir. Bu iddiaların tedavisiz çocukların tedavi olasılığını azaltıcı etkileri vardır. Tedavisi sürmekte olan çocukların tedavilerine gazetelerdeki olumsuz propagandanın (gerçek risk ve yararları ifade etmekten ziyade yönlendirme amaçlı olan yayınlar) negatif etkileri olmaktadır.
-Hastanelerdeki hizmet çocuk ve ergen psikiyatrlarının yönetimlerce dakikalara indirilmiş muayene sürelerine sınırlanmakta, ailelere bilgi, okullara kılavuzluk ve çocuklara psikososyal destek sağlanması için zaman, eleman (hekimin yanı sıra psikolog, danışman, eğitimci ve sosyal çalışmacı başta olmak üzere) ve yaklaşım (ailelerin eğitimi ve güçlendirilmesi, öğretmenlere beceri kazandırılması gibi) eksikliği giderilmemektedir.
-Sonuçta ilaç tedavisi alan ve almayan DEHB’li çocukların ve ergenlerin psikososyal, pedagojik ve eğitsel ihtiyaçları neredeyse hiç denecek kadar az karşılanmaktadır. Okul, aile ve bireysel düzeyde sağlanması gereken destek pek az durumda yeterince verilebilmektedir.
-DEHB çocuğun yaşamında sadece dersini engelleyen dikkat verememe ya da uyumunu bozan dürtü kontrol edememe olarak kalmamakta, her geçen yıl başarısızlık, kaygı ve çökkünlük, öğrenme açıkları ve sosyal davranış kusurları eklenerek çocuğu mutsuz, keyifsiz, öfkeli, kaygılı, başarısız bir yetişkin olmaya doğru itmektedir.
-DEHB tanılı çocuklarda yetişkin yaşlarda edinilen yanlış/kötü alışkanlıklar, ya da bireyin sosyal veya duygusal uyumsuzluğu tedavi edilmemişliğin ve ihtiyacı olan desteği alamamışlığın bir ürünü olarak ortaya çıkmaktadır.