Okula başlangıç yaşının 72 aydan erkene alınmasıyla çocukların öğrenme ve davranış gelişimlerini bozacak önemli riskler doğdu. Konuyu bir kez daha özetledikten sonra, bu risklerin azaltılması ve gelişimin güvenceye alınması için gerekenlere ilişkin birkaç fikir: okula başlangıç yaşını tekrar 72 aya çekmek, okul öncesi dönemde risk tarama ve destek hizmetlerini standart uygulama olarak yapmak ve okul öncesi eğitimi 36 aydan başlayarak zorunlu kılmak
Okula başlangıç yaşının son dönemde 69 ay olarak tanımlanması üzerine başlangıcından bu yana geçmiş olan zaman içinde negatif etkileri sürüp gitmekte olan 60/66 ay uygulamasını bir kez daha ele almak gerek diye düşündüm. Bu arada LGS sınavına katılan öğrencilerin matematik sonuçlarının düşüklüğü toplum ve eğitim dünyasını bir kez daha “şok” etti. Öğrencilerin yaşlarının gereği olarak soyut düşünme yetisinin gelişiminde yetersiz kaldıklarını göz önüne almaksızın yüklendikleri bilgileri aslında öğrenmemiş olduklarını gösteren bu sonuçlar üzerine herkes düşünedursun, ben okula başlangıç yaşı konusunun neden önemli olduğunu bir kez daha ele alayım.
İlkokul birinci sınıfa başlangıç yaşını 60 aya çeken mevzuat değişikliği 2012’de “4+4+4” diye bilinen uygulamanın parçası olarak yapılmıştı. O sırada bu değişikliğin çocukların davranış ve öğrenme gelişimi açısından getireceği riskler hakkında ben dahil bir çok uzman kişi çokça yazıp çizerek, TV programlarında konuşarak karşı çıkmış, ama uygulama apar topar yürürlüğe girmişti.
Bu düzenlemenin arka planındaki politik gündem üzerine olan tartışmalar olan bitenin çocuklar üzerindeki etkilerini görmeyi zorlaştırıyordu. Nitekim başka tartışmalarla konu bir süre sonra toplumsal ilgi odağı olmaktan çıktı; rötuşlarla devam etti. Çocukların gelişimi için negatif etkileri olacağını önceki çalışmaların net biçimde gösterdiği bu durumun çocuklarımıza etkisini doğrudan incelemek ve DEHB’nin yaş farkından nasıl etkilendiğini görmek amacıyla İstanbul’un bir ilçesindeki tüm okullarda geniş bir DEHB taramasını Sebla Gökçe ve diğer ekip arkadaşlarımızla beraber yürüttük. Yeni düzenleme 60-72 ay arasındaki çocukların 2012-13 döneminde 72 ay üstündekilerle aynı zamanda 1inci sınıfta olmasını doğurmuştu. Aynı sınıfta 2 yıla yayılmış bir yaş grubunun bulunmasıyla, Türkiye’deki durum daha geniş bir aralıktaki yaş farklarının gelişim üzerine olan etkilerini araştırmaya “imkan” verdi. Önceki çalışmalar genellikle 1 yıla yayılmış yaş aralığında yapılmıştı. Behavioral and Developmental Pediatrics dergisinde 2017’de yayımlanan makalemizde 4356 öğrencilik bir örneklemdeki bulgularımızı bildirdik[1]. Daha önce bu sayfalarda özetlediğim bu çalışmayı bir kez daha özetlersem, o yıl birinci sınıfa 72 aydan küçük başlatılmış olanlardaki DEHB tanısı sıklığı 72 aydan büyük “normal” zamanda başlamış olanlardan en az yüzde 50 daha fazlaydı. Aynı zamanda küçük başlatılmış olan çocukların sosyal, akademik ve davranış gelişimleri de diğer sınıf arkadaşlarına göre daha düşük düzeyde kalmıştı.
Özellikle okula hazır oluşu sağlayacak düzey ve yaygınlıkta okul öncesi eğitimin bulunmadığı koşullarda 1inci sınıf eğitim içeriğinin ve sınıf içi düzene uyum beklentilerinin 72 aydan küçük çocuklara uygun karşılanması iyice zorlaştı. Yaş ile DEHB riski ilişkisini başka bir yöntemle ortaya koyan ABD çalışmasında (NEJM, 2018)[2] sınıfların en küçükleri olan Ağustos doğumluların aynı sınıfta olup kendilerinden 11 ay büyük olanlardan yüzde 30 daha yüksek DEHB riski gösterdikleri bulundu.
72 ay altındaki çocukların hazırlık sınıfına alındıklarında bile DEHB riskinin aynı yıl içindeki doğum ayına göre artıp azaldığı görülüyor. Bu bulgular okula hazır oluşu en iyi sağlayacak araçların başında gelen okul öncesi eğitimin de sadece 1inci sınıf öncesindeki yılı değil, daha küçük yaşları (3 yaş üzeri gibi) kapsaması gereğini düşündürüyor.
Almanya’da okula başlangıç yaşı ile davranış sorunları arasındaki ilişkiyi araştıran ve 2018’de BMJ’de yayımlanmış bir başka araştırmada okula başlangıç yaşını esas alarak 2nci ve 4üncü sınıfta durumları değerlendiriliyor[3]. Sonuç benzer: Öğrencilerin başlangıç sınıfındaki yaşı ne kadar küçükse, DEHB olasılığı da ileri sınıflarda o kadar artıyor. Üstelik Almanya’da çalışmanın yapıldığı okul sisteminde başlangıç yaşı 72-84 ay arasında.
Peki, bütün bu problemler bir süreliğine görünüp sonra yok mu oluyorlar? O kadar da abartılacak bir şey yok, zamanla kaybolup gidecek bir meseleden mi ibaret? Az önce özetlediğim 2012-13’te İstanbul’daki çalışmamızda taradığımız çocukları 4 yıl sonra gidip bir kez daha tek tek değerlendirdik. Okula 72 aydan küçük yaşta başlamış olanlarda daha yüksek düzeyde saptamış olduğumuz DEHB semptomlarının ve akademik gelişim açıklarının sürmekte olduğunu üzülerek gördük. Şahin ve İş Güzel çalışması[4] da 2012-13 döneminde okula 69 aydan küçük başlatılmış öğrencilerin gelişimlerinin tüm alanlarda büyük yaş grubunun gerisinde kaldığını ve bu açığın sebat ettiğini göstermişti.
Beyin gelişiminin[5] öğrenmeye dönük yapısal özelliklerinin en az yarısının gerçekleştiği optimal (ort. 7.5 yıl dersek) noktadan iyice uzaklaşarak çocukları ilkokul birinci sınıfa 6 yaş yerine 5 yaşında başlatan mevzuat düzenlemeleri, DEHB’nin ve başka gelişimsel sorunun daha sık görülmesine, daha fazla çocuğun dürtüsellik, dikkat dağınıklığı ve aşırı hareketlilik nedeniyle akademik, sosyal ve davranışsal gelişiminin bozulmasına ve tedavi gerekliliği doğmasına davetiye çıkarttı. Aradan yıllar geçtikten sonra yapılan düzenlemeler ile okula başlangıç yaşının 69 aya çekilmiş olması doğru yönde eksik bir adım. Zira 72 ay üzerindeki çocuklarda bile 6 aylık farkların DEHB semptomlarının azlığını çokluğunu ciddi biçimde etkilediğini gördük.
72 ayın altında 1’inci sınıf öğrencisi olmanın riskleri arttırdığını gördüysek, bu yaş sınırına uymak gerekiyor. Ancak bu yetmez. Okul öncesi dönemdeki çocukların okula sosyal, duygusal ve bilişsel hazır oluş düzeylerinin taranması, olası nörogelişimsel bozukluklardan kuşkulanıldığında uzman değerlendirmesinin yapılması, bu çocukların eksiklerinin giderilerek hazır oluşlarının güçlendirilmesi gerekir. Bu da yetmez. Okula hazır oluş becerilerini arttırıcı ve eksikleri zamanında saptayıcı yaklaşımlara dayalı okul öncesi eğitimi her çocuk için erişilebilir kılacak şekilde 36 aydan başlatmak gerekir.
Bir “yetmez” durum daha var. O da şu: 2012-2013 dönemindeki bu 24 ayın bir arada olduğu, “duble” başlangıçlı kuşak LGS sınavlarına doğru yaklaşıyor. Doğum tarihlerinin arasındaki farkların çocukların bilişsel durumu ve dikkat/odaklanma kapasitesi üzerine etkilerini gördük, biliyoruz. Erken başlangıcın çocukların gelişimi üzerine başlangıç noktasında nasıl bir zorlanma yarattığını, bu zorlanmanın davranış ve öğrenmeyi etkilemeye yıllarca devam ettiğini de gördük. O zaman bu sınavda ortaya çıkacak olan ve mevzuat eliyle yaratılmış fazladan eşitsizliği nasıl düzelteceğiz? Eşitsizlik meselesiyle devam edeceğim.
[1] Gökçe, S., Yazgan, Y., Ayaz, A. B., et al (2017). Association between age of beginning primary school and attention deficit hyperactivity disorder. Journal of Developmental & Behavioral Pediatrics, 38 (1), 12-19
[2] ADHD and Month of School Enrollment, Layton et al, N Engl J Med 2018;379:2122-30. DOI: 10.1056/NEJMoa1806828
[3] Wendt J, Schmidt MF, König J, et al. Young age at school entry and attention- deficit hyperactivity disorder- related symptoms during primary school: results of a prospective cohort study conducted at German Rudolf Steiner Schools. BMJ Open 2018;8:e020820. doi:10.1136/ bmjopen-2017-020820
[4] Sahin, A.E. & Guzel, C.I. (2018). Investigation of School Readiness and Academic Development of Elementary Students Firstly Enrolled at School with ‘4+4+4 Education Regulation’ in Turkey. Educational Policy Analysis and Strategic Research, 13(2), 104-127. doi: 10.29329/epasr.2018.143.6
[5] Shaw et al (2007), ADHD and delay in cortical maturation, PNAS , 104: 49, pp. 19649–19654 www.pnas.orgcgidoi10.1073pnas.0707741104