Ahududu, kolonya ve bitmez ziyaretler
50 yıl öncesinin ortasınıf kentli alışkanlıklarıyla yaşamaya devam eden küçük bir kesimin bakışıyla yazdığım yazılar bugünkü toplumsal değişim ortamında ‘marjinal’ kalabilir; ama, anıların giderek daha da önem kazandığı bir yaş döneminde buna hakkım var.
Bayram bitmek üzere; ama söylemeden edemeyeceğim. Bayramların eski tadını arayanlara rastladıkça, ardarda dizilmiş bayram ziyaretleriyle uzayıp giden (çocuklar için) bitmek bilmeyen günler aklıma gelir.
Bayram bitmek üzere; ama söylemeden edemeyeceğim. Bayramların eski tadını arayanlara rastladıkça, ardarda dizilmiş bayram ziyaretleriyle uzayıp giden (çocuklar için) bitmek bilmeyen günler aklıma gelir.
Her bayramda tatile çıktıkları için ayıplanan (40 hatta 50 altındaki) anne-babaların bu kaçış planlarını, ailevi olandan uzak durma isteklerini anlamak için üretilebilecek bir çok hipotezin arasına herkesin anısındaki ziyaretleri ve sıkılmaları eklemeliyim.
Günümüz orta ve üstorta sınıfının gündeminden hızla silinmekte hatta silinmişbir davranış tarzı olan bayram ziyaretlerinin ‘usul’den olması bir çoğumuzun gençlik geçmişimizi nitelendirmek için kullandığı düzen karşıtlığını tetikleyerek ‘anti-ziyaret’ kılmaya yetmiştir.
Her kuşak gibi bir davranışı ya da tercihi kendimize özgü sanma alışkanlığına bir anlığına karşı koymayı deneyelim. Anne-babalarımızın yorgun argın vardıkları hedef apartmanlardan birisinde dış kapıyı açık bulup aranan daireye tırmandıkları anı düşünün. zil ilk çalışta açılmadığında kapıya bir an evvel kartvizitlerini sıkıştırdıktan sonra çıkıp gitme telaşının anlamı ne olabilir? olur a, evde olmayan dost ya da akrabalar her an bir başka kapıdan çıkagelerek, yeni bir ziyareti başlatabilirler.
Çok hevesli olduklarını sandığımız bu ziyaretleri anne-babalarımızın da epeyce isteksizce gerçekleştirdiklerini düşünemez miyiz? Üstelik bizim gibi anti duruş sergileme lüksüne de sahip değillerken…
Bir bayram ziyaretinde kuzenlerim ve çocuklarından oluşma bir grup ile bu konuları konuşup anneannemden kalma bayram reçeteleriyle yapılmış ahududu likörlerini yuvarlarken büyük kuzenlerden birisi her şeyi kendimize ya da dönemimize özgü sanma eğiliminin yolunu net biçimde kesiverdi. ‘Biz çocukken bir söz vardı; bayramda ziyaret adet; evde bulamamak oh ne saadet’ Anne babalarımızdan ne kadar da farklı olduğumuzu sanmaya başladığımız anda, karşımıza çıkıveren onların neredeyse tıpkısı olduğumuz gerçeği önce bir şaşkınlık yarattı. Şaşkınlığı pe-re-ja limon kolonyası ikramı ile giderdik. Çocuklar Pe-re-ja’nın açılımını ipad’inde google’ladılar. Bayram böyle geçti.
Dilek
bayramlar değişiyor, ama yine de çocuklarımıza bu kültürü aşılayabiliyoruz sanırım…
duygu batur
çok şey söylemek isterken hiçbirşey söyleyememenin nasıl bir ruh haline işaret ettiğini sizin engin bilginize bırakırken söylemek isterim ki, bazı insanların sadece varlıkları bile başlı başına rahatlatıcı olabiliyor. Tuhaf ama hiç tanımadığım size dair okuduğum satırlar, kafamda başka bir pencere açılmasına neden oldu..teşekkür ederim..duygu