dolandırıcılık etiği. Sülün Osman adıyla bilinen dolandırıcı 1940lar ve 50lilerde İstanbul’a gelen cebi para dolu ‘taşralılar’a istanbul’un meşhur taşınmazlarını (haydarpaşa garı, tramvay işletmesi, galata köprüsü gibi) satmasıyla meşhur. Dolandırıcılığını kabul etse de buna haklılık arıyor: hiç bir zaman gariban ya da dürüst birisini kandırmamış. aksine, dolandırıldıklarını söyleyenler onun zor durumda olmasından yararlanma peşinde, SO da kendince küçük uyanıklıklar yapan kişileri avlarmış. Örnek olay ikna edici: SO akşam dükkanların kapanma saati civarında bir kuyumcunun kapısına gider, elinde (sahte) altın bileziklerle. Karısı doğum yapmak üzeredir, ameliyat gerekmiştir. doktorun istediği parayı ancak karısının bileziklerini satarak temin edebilecektir. Yan dükkanda henüz kepenkleri indirmemiş olan esnaf ya da yoldan geçerken SO’ın kuyumcu kapalı olduğu için bilezikleri satamayacağına çırpınışını görüp yaklaşırlar. ‘Yardımcı’ olmak için sıkışmış durumdaki SO’ın elindeki bileziklere gerçek değerinin altında fiyat teklif ederler (günümüzde çakallık deniyor). mecbur kalan SO da elindeki (sahte, değersiz) altın bilezikleri ‘mecburiyet’ten elden çıkartır. Uyanık komşu esnaf ertesi gün bilezikleri bozdurmaya kalktıklarında gerçeği öğrenirler. Ava giden avlanır deyimine bakarsak, SO avlanmaya çalışanları avlayarak kendi içinde bir etik oluşturmuş, anlaşılan.
guguk kuşu
günümüzün robin hoodu diyeceğim ama bu aldıklarını sadece kendi yiyor:D