bir önceki blogpost’ta Kuzey Kore Başkanı II.Kim’in ölümüne kitlesel biçimde ağlayanların üzüntüsünün sahiciliği üzerinde durmuştum. Gelen gideni aratacak endişesinden tutun, ağlamazsak başımıza birşey gelir teorilerine kadar açıklama çok. Üstelik ölünün ardından ağlayıcılığın bir iş olabildiğini de unutmayın. Üzülme ve ağlama hayatımızın doğal bir parçası ve insani bir refleks, üstelik.
Ölüm hayatlarımızda bir eksilme yarattığında, eksilen kişi diktatörler, bir sürü insana bilerek isteyerek zarar vermiş kişiler olsa, sonuçları bir çok kişiye ‘aman ne iyi oldu, dünya birisinden daha kurtuldu’ dedirtse bile, içimizde doğan burukluğu yadırgamamalıyız. Beynimiz eksikliklere duyarlı yapısıyla en amansız insanlık düşmanı bildiklerimizin canının yanmasına bile bir tepki verebilir. Er ya da geç…
Bunun tam tersi olmasa da, zıt bir durum var. Acımasızların da hedeflerine verdikleri zarar için üzülmeleri mümkün. Faili meçhullerin acımasız faillerinden birisinin (gazetelerde okuduğumuz) geçmişe dönük verdikleri neredeyse gözü yaşlı ifadeleri de aynı beyinsel tepkinin epeyce gecikmelisi olarak görebiliriz. Acımasızlık ve insafsızlık yaratan toz duman dağılınca ‘ben ne yaptım?’ diye düşünmemek neredeyse herkes için çok zor. Çok gecikmeli bile olsa.
Ebruli Kedi
Ben de hep insan olan bir gün gelir mutlaka düşünür ve yaşantıları içinden bir ders çıkarır insan olmak adına diye düşünenlerden olşdum ömür boyu. Sizin gibi. Ama memlekette gidişatı psikopatiye çevirip, otopilota bağlandık. Geçen gün nasıl oldu ise Serdar Peker’e bilge Kağan muamelesi yapan bir ülkücü foruma düştüm, Alice’in tavşan deliğine düşmesi gibi ;-)). Eh ki eh… Sonumuz hayrola. 50sine ramak kaldı, inanmıyorum artık bazılarının ders çıkarabilme yetisine (de keşke diyorum hala sizin dediğiniz doğru çıksa…)
Sevgiler saygılar.
Dilşad Bilicioğlu
Mevlit Kandili’nde attığı bir tweet yüzünden başı kesilerek idam edileceği söylenen Suudi genci,23 yaşındaki Hamza Kaşgari hakkındaki habere,bazı Türkiye’li gençlerin yaptıkları yorumları okuyunca nefessiz kaldım bir an şaşkınlık ve korkudan.İdamın yetmeyeceğini, işkence edilmesi gerektiğini söyleyen,bu düşünceyi zevkle beğenen genç kızlar,erkekler…Sizin sözünü ettiğiniz yüzleşmeyi bir gün yapacağına artık emin olamadığım insanlar…Aslında bu yüzleşmeler yapılsa da bir faydası olacak mı artık bu dünyaya onu da bilmiyorum.Umuyorum ki sizinki gibi düşünceler,içindeki şiddet duygusu tarafından tamamen zehirlenmeden önce ulaşır boşlukta dönüp duran bu ruhlara.