İngiltere ve ABD’de yapılan araştırmalara göre üniversite öğrencileri arasında ilaç kullanımında artan bir eğilim göze çarpmış. ABD’de 2008 yılında, 1800 üniversite öğrencisiyle yapılan bir araştırmada reçetesiz stimulan kullanımının %34’ü bulduğu gözlenmiş (DeSantis, Webb & Noar, 2008). Yine aynı yılda Nature Dergisi tarafından yapılan ankette, her 5 kişiden birinin odaklanma, hafıza ve konsantrasyonu arttırmak için ilaç kullandığı ortaya çıkmış. İlaç kullanımının en yaygın olarak 18-25 yaş arasında ve öğrencilerde görüldüğü eklenmiş (Maher, 2008). Geçen yıllar boyunca da bu oranın arttığı tahmin ediliyor. Bunun sebebi ise, artan rekabetçilik ve öğrencilerin internet üzerinden tek bir tıkla bu ilaçları sipariş etme imkanlarının olması.
Öğrenciler ağırlıklı olarak DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) tanısı almış kişilere reçeteli olarak tedavi amaçlı verilen psikostimülan ilaçları ve modafinil gibi narkolepsi tanısı almış kişilere verilen ilacı kullanıyorlar. İlaçların temel olarak Merkezi Sinir Sistemi üzerinde uyarıcı bir etkisi var. Böylece kişi saatler boyunca masa başında dikkati dağılmadan çalışabiliyor. Bu sebeple, öğrenciler bu ilaçları ağırlıklı olarak sınav öncesi dönemlerde ve bir proje üzerinde çalışırken kullanmayı tercih ediyorlar. Öğrencilerin pek çoğu bu ilaçlarla üniversite yıllarında tanışmış. Arkadaş çevresinde bu ilaçların yaygın kullanımı nedeniyle, onlar da bir noktada bu ilaçları kullanma kararı almışlar. Öğrencilerin yorumları, ilaçların ders çalışma ve üretkenliğini arttırdığı, yorgunluğu azalttığı yönünde. Buradan yola çıkarak, bu ilaçları kullanmak kulağa hoş geliyor. Peki, bu ilaçları reçetesiz olarak almanın zararları da olabilir mi?
Bu ilaçların beyin üzerindeki etkilerini inceleyen Cambridge Üniversitesi Klinik Nöropsikoloji Profesörü Barbara Sahakian, gençlerin beyinlerinin halen gelişmekte olduğu söylüyor ve ekliyor: “Eğer ciddi bir DEHB probleminiz varsa Ritalin almak sizi daha işlevsel kılabilir; ancak DEHB tanısı olmayan, genç bir bireyseniz bu ilacın beyninizde ne gibi etkileri olabileceğini tam olarak bilemiyoruz” (Sahakian, B. & Morein-Zamir, S., 2007). Buna ek olarak, bu ilaçları reçetesiz alan öğrencilerin bazıları iştahta azalma ve mide rahatsızlıkları gibi şikayetlerde bulunmuş, ancak bu konuda bilimsel bir veri henüz yok. Akademik performansı arttırmak amaçlı, ilaçları reçetesiz olarak kullanma sorunu sadece medikal bir sorun değil. Aynı zamanda bu durumun etik olup olmadığı konusu da tartışılıyor.
Cakic’e göre (2009) akademik performansı reçetesiz ilaçlar kullanarak arttırmak bazı noktalardan dolayı etik değil. Bunlar, ilaç kullanımın haksız rekabet oluşturması, ilaç kullanmayanlar üzerinde dolaylı yoldan ilaç kullanımı hakkında bir baskı oluşturulması (ilaç kullananlarla eşit düzeyde rekabet edebilmek için) ve tedavi amaçlı olmayan kullanım gibi noktalar. Bazı üniversitelerin etik kurullarında da bu konuya yer verilmiş. Örneğin, Duke Üniversitesi’nin akademik dürüstlük ilkelerinde “ders çalışmaya yardımı olacak ilaçların reçetesiz kullanımı yoluyla haksız avantaj elde etmek” akademik dürüstlük ilkelerine aykırı olarak görülmüş. Üniversitenin Öğrenci İşleri Dekanı Sue Wasiolek, bu maddenin öğrencilerin isteğiyle koyulduğunu söylüyor (Cadwalladr, 2015).
Burada sağlıklı bir karar verebilmek için duruma genel bir bakıştan ziyade spesifik vaka örneklerini inceleyerek karar vermek gerekiyor. Mesela kapasitesi/bilgisi eşit olan 2 öğrenci olsun. Bunlardan bir tanesi eğer dikkat/odaklanamama gibi problemler yüzünden potansiyelini tam olarak gösteremiyorsa ve ilaç kullanımı da bu alanlardaki işlevselliğini arttırıyorsa durum eşitlenmiş oluyor. Sonuçta sınavlarda amaç kapasiteyi/öğrenilen bilgiyi ölçmek ise nörolojik bir sıkıntısı olan kişinin sorunu çözümlenerek ona diğer insanlarla, potansiyeli göstermek konusunda, eşit olanak tanınmış olur.
Diğer yandan, normal şartlarda kapasitesi başkaları kadar iyi olmayan biri, doğal koşullarda (ilaçsız) elde edebileceği başarıdan daha yüksek bir başarı elde ederse (ilaçlar sayesinde) bu diğer insanlara haksızlık olur. Çünkü eşit koşullarda yarışılmamıştır. Mesela spor branşlarında doping cezası buna benzetilebilir.
Bu yüzden ilacın reçeteli ve doktor kontrolünde kullanımı etik; fakat reçetesiz/keyfi kullanımının etik olmadığı düşünülebilir. Peki ilaç herkese verilseydi o zaman nasıl bir karara varılabilirdi? İlacın herkese verildiği durumda, eğer ilaç herkeste eşit ölçüde bir performans artışı sağlarsa, yine durum adil sayılabilir. Sonuçta baseline (ölçüm öncesi) durumunda kişiler farklı kapasitelere sahip olduğu için ilaç müdahalesi sonrası durumda da farklı sonuçlar elde etmiş olurlar. Son (ilaç sonrası yapılan ölçüm) durumdaki fark da ilacın etkisi diye değil, zaten bu insanların kapasiteleri en başından beri farklıydı diye açıklanabilir.
*Bu yazı Uzm. Klinik Psikolog Buğu Subaşı tarafından hazırlanmıştır.
Kaynaklar
Maher, B. (2008). Poll results: look who’s doping. Nature, 452, 674-675.
Sahakian, B., & Morein-Zamir, S. (2007). Professor’s little helper. Nature, 450(7173), 1157-1159.