kitabın duyurulması ve daha çok okunması için nasıl bir şey olduğunu okurun hissetmesi çok önemli… grafik tasarımcılardan istediğim kitabın kapağını aralayan bir görüntü hazırlamalarıydı. bir kapağı aralayıp içine ucundan göz atmak “ihtiyacını” karşılamak için. bu görüntü iyi gözüktü bana.
yine yayınevinin pazarlama ekibinin ilginç önerileri olabiliyor. örneğin, arka kapaktaki sloganın önerilen ilk biçimi “bu kitabı okumayın” olmuştu. kastımın dışında bir aşırı iddia taşıyor gibi geldi. zira, kitapla ilgili gerçek fikrim “okumasanız da olur” idi. arkakapağa onu koyduk.
kapakta yine benim yüzüm var; buna da alıştım. sanırım, bir yandan diğer kitaplardan bildiğiniz bazı paragrafları ve çizgileri içermesi, bir yandan da bu metinlerin ve çizgilerin ilk yayınlandıklarından çok çok farklı, yeni bağlamlara konmuş olması eski kapak resmini çizgileştirilmiş olarak kullanmamızın sebebi. bu arada kitapta gördüklerinizin yarısı özellikle bu kitap için çizilmiş ve yazılmış çizgi ve metinler. bir tür kolaj gibi, ya da orhan pamuk’un kitapları için tanımladığı “intertext” tekniğine de özenti diyebilirsiniz:)
diyin, diyin….
yeşim salı
Sözünüzü “diyin,diyin” diye bitirince şunu demek istedim son kitabınız hakkında(yoksa demiycektim,siz istediniz);diğerlerini de okumuş biri olarak bu kitabın misyonu hakkında intibam şudur ki, bu tür kitapları okumakta zorluk çekenlere dahi nüfuz edebilmek için hazılanmış bir versiyon veya özet gibi geldi bana.Açıkcası içinde daha öncekilerden farklı bilgiler bulabileceğimi ummuştum .Ama şöyle güzel bir yanı var bu durumun,daha önceki kitaplarınızla ilgili söylemek istediğim bir söz vardı:güzel bir kitap okumanın en eziyetli yanı ,daha sonra herkezin o kitabı okumasını istemeniz oluyor ve bazen bunu yapmakta zorlanabiliyorsunuz.Bu kitap en azından okuma tembellerine söyleyecek söz bırakmıyor kolayca ve eğlenerek okunabiliyor.(Açıkçası sizin verdiğiniz bilgiler ,dünyanın sırrını keşfediyormuşcasına heyecan veriyor insana ve biz “sizin dilinizden” daha çok bilgiye ulaşmak istiyoruz bunun için suçlayamazsınız bizi..)Ve ben merak ediyorum ,bunca bilgiden sonra hayat sizin için daha mı kolay ,yoksa sadece daha mı anlaşılır,yoksa niçin acıktığımızı bilmek acıkmamamızı sağlamıyor mu?(ama en azından acıktığımızda ne yememiz gerektiğini biliyoruzdur herhalde o zaman..)bilemiyorum bu benzetme pekmi anlamsız mı oldu? SON SÖZ:Esas huzur nirvana da değil psikiyatride mi acaba?