Görmeyenler Okusun diye Aşılan Engellerin Kısa Öyküsü
Gültekin Yazgan Burçay Güngüler’in CMS şirket dergisi için 2002’de yaptığı röportajında Kör Uçuş adlı otobiyografik kitabı, kariyeri ve görmeyen bir insan olarak yaşamından söz ediyor. Kör Uçuş kitabının 2002’deki ilk baskısı İletişim Yayınları tarafından yapılmıştı. Gültekin Yazgan Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı’nı kurma yolundaki ilk adımı bu amaçla bir dernek kurarak atmış, kitaplığın kalıcı olması için gereken düşünsel ve sosyal altyapıyı örgütlemekteydi. Nitekim kitaplık bu sağlam zeminde hızla gelişti, gönüllüleri ve bağışçılarıyla örnek bir sivil toplum kuruluşu olarak kendisini gösterdi. Merak edenler www.turgok.org sitesinden bilgi alabilirler. Daha da merak edenler Gültekin Yazgan’ın “özürlü” kelimesini neden tercih ettiğini www.yankiyazgan.com/ozurlu-denmesini-neden-tercih-ediyorum-bir-gorme-ozurlukor-acisindan-kelimeler-ve-anlami/, 23 yaşındayken hayalini kurup 75 yaşında gerçekleştirdiği kitaplık için attığı ilk adımları anlattığı ses kaydını ve metnini www.yankiyazgan.com/alti-nokta-korleri-egitme-ve-kalkindirma-dernegi/ ve YouTube’daki www.youtube.com/watch?v=7LQgr1oa4oE , www.youtube.com/watch?v=4WWRwJj6iyc , https://www.youtube.com/watch?v=4kpME3SA5wE&t=3s videolarını inceleyebilirler.
Sizleri tanımayanlara kendinizi tanıtır mısınız?
Onlarca yıl önce, 1939 yılında 11 yaşımda iken gözlerimi kaybedişim normal bir çocuk olarak sürdürmekte olduğum yaşamımda önemli bir dönüm noktası oldu. O yıllarda toplumumuzda körler ve körlük hakkında çok yanlış görüş ve inanışlar yaygındı. Gözlerini yitirmiş bir çocuğa yol gösterecek herhangi bir kurum da yoktu. Yerleşmiş genel kanıya göre, körlük insanın başına gelebilecek en büyük felaketlerden biri idi; körler eğitimden, kendi geçmişlerini sağlama olanaklarından yoksun yaşamak zorundaydılar. Çevrenin körler için yapabildiği şey onlara acıma duygusuyla yaklaşarak içinde bulundukları duruma katlanmalarına yardımcı olmaktan başka bir şey değildi. Bense uzak kaldığım okul ve çocukluk yaşamıma dönemeyeceğim düşüncesini asla kabul edemiyor, normal yaşama dönmenin yollarını arıyordum. Kendime bakıyordum: sadece görme duyumu yitirmiştim, başka hiçbir şeyim eksilmemişti. Görmemekten doğan sorunları çözersem neden okula dönmemeliydim? Neden meslek sahibi olmamalıydım? Neden evlenip çoluk çocuk sahibi herhangi bir insan gibi yaşamamalıydım? İnsan karşılaştığı sorunların ve güçlüklerin asıl kaynağını saptayıp da çözüm aramaya girişirse mücadele edeceği alanı sınırlandırmış oluyor ve böylece sorunların mahiyetini çok daha iyi kavrıyordu. Nasıl oldu bilmiyorum, ama ben o yaşlarda bu gerçeği sezmiştim. Sorunlarımın biricik kaynağı görememekti. O halde tüm yaşam işlevlerimi görmeden yapmanın yolunu bulmalıydım ve de bu yolları buldum. Önce kabartma yazı ve daktilo kullanmayı öğrenerek yeniden okur-yazar duruma geldim. Okur-yazar durumda olan bir kimsenin öğrenimini sürdürmesi kadar olağan bir şey olamazdı. Ben de böyle yaptım. Dışarıdan bitirme sınavlarına girerek ilkokulu, ortaokulu, liseyi bitirdikten sonra gören öğrencilerle aynı koşullar altında ve yan yana Ankara Hukuk Fakültesine devam ettim ve 1952 yılında diplomamı aldım. Gerek öğrenim yıllarımda, gerekse sonraki yıllarda normal yaşamın tüm tatlarını, güzel yanlarını hissederek yaşamımı sürdüregeldim.
29 yıl öğretmenlik, 35 yıl avukatlık yaparak iki karpuzu bir koltuğa sığdırdım. Şimdi emekliyim; ama emekliliği ve hele yaşlılığı asla işe yaramazlık dönemi olarak kabul etmiyorum. Çeviri yaparak, karınca kaderince kitaplar yazarak ve de görme özürlülerin durumlarının düzeltilmesi, sorunlarının çözüme kavuşturulması yolunda her fırsattan yararlanarak yaşıyorum. Mutlu bir yuvam var. Eşim benzeri az bulunan bir eş, çocuklarım da bilim adamı. Çok sevdiğim torunlarım da benim için ayrıca mutluluk kaynağı. Bütün bunlar için Tanrı’ya şükrediyorum ve görme özürlülere biraz olsun hizmet edebilmeyi kendim için bir görev olarak benimsedim. Çevremdeki dostlarım da bu yolda yanımda, Hep birlikte görme özürlülerin kitap sorunlarına köklü çözüm getirmek üzere bir dernek kurduk ve çalışmaktayız.
KÖR UÇUŞ isimli kitabınızı okumayanlar ya da çeşitli programlar vasıtasıyla sizinle tanışmayanlar için kitabınızda neler anlatıyorsunuz bilgi verebilir misiniz?
Gözlerimi yitirdiğim 1939 yılından bugüne gelene kadar türlü yokluklara ve engellenmelere karşın sorunlara nasıl çözüm bulunacağı konusunda yıllar boyu edindiğim deneyimlerimi ve görme özürlülerin eğitimi, iş bulması, normal yaşam koşullarına kavuşması yolunda nereden nereye geldiğimizi anlatmak, görme özürlülerin bugün karşı karşıya bulundukları sorunlarını ana çizgileriyle toplumumuzun dikkatine sunmak istedim; bunun sonucunda da “Kör Uçuş” kitabı ortaya çıktı.
Kitabınızı yazarken neler hedefliyordunuz? Nasıl geri dönüşler aldınız?
Her şeyden önce şunu belirtmek isterim: Kör Uçuş kitabını, sadece görme özürlüler ve aileleri için yazmadım. Çevre koşullarının günümüzle karşılaştırılmayacak kadar elverişsiz olduğu yıllarda birçok sorunun nasıl çözüldüğünü, çeşitli engellerin değişik yöntemler kullanılarak nasıl aşıldığını gösteren deneyimlerimi tüm özürlülere ve çaresizlikten yakınan herkese itici bir güç sağlasın diye aktardım. Bunların yanı sıra topluma körlerin gerçek durumunu ve normal yaşama kavuşabileceklerini de anlatmak istedim. Gerçekleştirebildiklerimi ve gerçekleştiremediklerimi toplumumuzun 60 yılı aşkın gelişim çizgisi çerçevesinde yansıtmaya çalıştım. Bu kitabı okuyanlar, onda hem geçmişi, hem günümüzü, hem de geleceğe yönelik umutlarımızı bulacaklardır. Okuyuculardan ve eleştirmenlerden aldığım geri dönüşler koyduğum hedeflerin çoğuna ulaşabilecek bir kitap yazmış olduğumu gösteriyor. 17 yaşlarında bir lise son sınıf öğrencisi gönderdiği elektronik postada şöyle diyordu: Kitabınızda “‘Sorun varsa çözüm de vardır,’ diyorsunuz. Bu ilke sayesinde bundan sonra hiçbir güçlükten yılmayacağım.”
Güzel şehrimiz İzmir’de ne gibi faaliyetler var? Sosyal sorumluluk adına gönüllülerin çalışabileceği hangi dernekler var? İki ay kadar önce İzmir’de görme özürlüler için Türkiye çapında hizmet verecek olan İzmir Görme Özürlüler Kitaplığını Kurma ve Yaşatma Derneği kurduğunuzu biliyoruz. Körlerin durumunu iyileştirecek daha başka birçok şey yapmak gerektiği halde siz neden böyle bir kitaplık kurma yoluna öncelik verdiniz?
Her insan gibi, görme özürlülerin de gerçekten yararlı ve doyurucu bir yaşam sürmelerinin başta gelen koşullardan birinin yaşam boyu sürmesi gereken eğitim ve kültürel gelişim olduğuna inanıyorum. Eğitim alanında atılmış değerli adımlar var: 17 görme özürlü ilköğretim okulu açıldı. Normal ilköğretim okullarına, liselere ve çeşitli fakültelere devam etmekte olan görme özürlülerin sayısı giderek artmakta. Ayrıca, hangi yaşta olurlarsa olsunlar, görme özürlülerin de kültürel gelişimlerini sağlamak için yazılı kaynaklardan yararlanmaya ihtiyaçları vardır. Bugünkü durumda görme özürlü öğrencilerin ve erişkinlerin kitap ihtiyaçlarını karşılamakta çektikleri sıkıntıları giderecek, sorunlara köklü çözüm getirecek güçlü bir kitaplık yoktur. Kurmayı tasarladığımız kitaplık, işte bu önemli eksikliği gidererek görme özürlülerin eğitsel ve kültürel gelişimine önemli katkılarda bulunacaktır. Yeter ki vatandaşlarımızdan umduğunuz desteği ve yardımı alabilelim.
Görme özürlü çocuğu olan anne babalara ne gibi tavsiyeleriniz olacak?
Çocukları okul çağına gelmişse hiç duraksamadan onları ya bir görme özürlüler okuluna, ya da normal ilköğretim okuluna kaydettirsinler. Görme özürlü çocukların 0-6 yaş arasında olan ana babalara gelince, bu yaştaki küçük çocukların ve onların ana babalarının özel olarak eğitime tabi tutulması gerektiği halde İstanbul’daki Parıltı Derneği hariç, bu konuda çalışmalar yapan herhangi bir kuruluş yoktur. Bir yıldan beri İzmir’de ve çevresinde 0-6 yaş arasında görme özürlü çocuğu olan aileler bulmaya çalışıyorum, henüz başaramadım. Bu konuşmamızı fırsat bilerek 0-6 yaşlarında görme özürlü çocuğu olan aileleri ve böyle çocukların olduğunu bilenlere sesleniyorum: Aşağıdaki verdiğim telefonlar ve e-posta adresim yoluyla benimle temas kursunlar. İzmir ve çevresi için bu küçük çocukların ve ailelerinin aydınlatılmasını, eğitimin sağlayacak bir kuruluşun meydana getirilmesini sağlayalım. (Tel: 02322311308 – GSM: 05423425085 – E-posta: gultekin.yazga@mail.koc.net)
Eşiniz Tülay Hanım’ın size çok desteği olduğunu biliyoruz. Boş zamanlarınızda birlikte nasıl vakit geçirirsiniz?
Aile yaşamımızda benim kör oluşum önemsenecek bir başkalık yaratmıyor. Boş zamanlarımızı konser ve tiyatrolara giderek, dostlarımızla buluşarak, kendi özel meraklarımızla uğraşarak ve eşimle birlikte görme özürlüleri alanında sosyal çalışmalar yaparak geçiriyoruz. Zamanımız boş geçmiyor; yetmediğini bile söyleyebiliriz. Eşimin desteği ve bize katılan dostlarımızın çabaları ile son girişimimiz olan kitaplık kurma hedefimize de ulaşacağımızdan eminim.
Hatırınızdan silinmeyen bir anınızı paylaşabilir misiniz?
Bu tür anlar öyle çok ki hangisini seçsem acaba! Eşimle ilk karşılaştığım an bunların başında gelir. İlk birkaç dakika tanıştığım genç kızı içimden eşim olarak seçmeme yetti. Bu hızlı sevgi, bir tür önseziydi gibi geliyor bana. (2002)