30 yıllık bir yazı: Karikatür Eleştirisi İçin İpuçları- 1 (Edebiyat 81 dergisi, 1982)
Yankı Yazgan- Ali Firuz (Kutal)
Ülkemizde karikatür alanında bir eleştiri ortamı yaratılabildiği pek söylenemez. Eleştiriler genellikle bu karikatür iyi, bu kötü; bu güzel, bu çirkin; şu komik, şu değil; beğendim, beğenmedim türünden betimleyici nitelik taşıyor. Ölçütler, iyi niyet, duyarlılık, vb. gibi şeylerin ötesine gidemiyor. Daha yazımızın başında peşin peşin böylesine yargılar ileri sürmemiz yadırganmasın, bu keskin sözler en başta kendimize ve karikatürle ilgilenen tüm kişilere…Karikatürde nesnel eleştirinin geliştirilmesini istiyoruz, temel olay bu. Nesnellik de eleştiriye gökten zembille inmeyecektir elbette; yine tüm karikatürle ilgilenenlerin arasında oluşacaktır. Bu yazıdaki temel konumuz şu: karikatür eleştirisi; neden ve nasıl? İlk bölümde, yani ”neden” sorusu üzerine tartışır ve görüşlerimizi belirtirken az çok kesin önermeler getirebileceğiz. Çünkü bu konuda çok kişinin kafası yıllardır süregelen tartışmalarla oldukça açıldı; biz yalnızca kendi açımızdan bir kez daha irdeleyip, yeniden başlangıca dönme olasılığını ortadan kaldırmak istiyoruz. Bu arada kendimizce bazı düşüncelerimizi de ortaya koyacağız.
”Nasıl” sorusuna vereceğimiz yanıtlar ise doğrusu tam anlamıyla ”hazır” değil. Tartışmak yetersiz, belki toptan yanlış, ama sezgisel bir yöntem arayışının ürünleri. Elimizde karikatür alanına ait bu yönde ışık tutucu veri yok sayılır. Kendi kısıtlı deneyimlerimiz ve diğer sanat dallarındaki gelişkin eleştiri kuramları, gelenekleri var. Bir de,bu sezgisel arayışımızdaki sezgisel bileşen, bilinçten bağımsız bir şey olmadığı için; dünyayı ve insanı kavrayışımız da olumlu etken olmakta, yöntemimizin doğruluğunu sağlamakta. Zaten oluşacak karikatür eleştirisi bu konuda çok çaba gösterecek (göstermeye başlamış olan) çok kişinin dolaylı, dolaysız, karşılıklı etkileşimi sonucunda ortaya çıkacaktır. Eleştiri-özeleştiri yönteminin karikatürde geçerli kılınması da, eleştiri-özeleştiri ile olacaktır.
Bir kesime göre, karikatür eleştirisi laf yapmaktan öte bir şey değildir. Doğruluk payı taşır gibi gelen bu düşünce toptan yanlıştır. Geleneksel olarak, gerçek anlamda teoriye yabancı yetiştirilmiş kişileriz. Bu, kimilerinde ”şarklılık” olarak adlandırılan bir özelliğin parçası. Bunun getirdiği öznellik, çırpıştırıcılık ve kolaycılık , teoriyi teoriden uzaklığı ya da teoriyi züppelik aracı olarak görmeyi getirdi. Sonuçta teori, daima kenarda kalan, bol lafı edilen yaşamla ilgisiz yığın olarak kaldı. Bu etkiyi karikatür alanında da, bu tür yaklaşımlar olarak görüyoruz. Karikatür eleştirisi oluşması için bu etkinin kırılması şarttır.
Bu yazıyı hazırlayan bizler de, uğraşı karikatür çizmek olan kişileriz. Yazarlığa fazla hevesli olduğumuz da söylenemez. Karikatür eleştirisi üzerine ”laf söylememizin” tek nedeni ise daha iyi, daha güzel şeyler çizme isteği duymamız. Bu isteğin genellendiğini varsayıyoruz (öyle de). ”Laf yapma” yani karikatür eleştirisi oluşturma (dolayısıyla karikatürün geliştirilmesi) isteği de genelleniyor. Bu yönde çıkacak seslerin birleşimi, yeni bir ses getirecektir.
Karikatürün ”üretici” ve ”tüketicileri”
Karikatürle uğraşan kişiler ve karikatürü izleyen, gören kişiler; bir tür üretici ve tüketicilerdir. Özgül bir üretim ve özgül bir tüketim. Bireylerin büyük kesimi egemen ideoloji tarafından belirlenen normlara uygun düşünür, görür. Karikatür bununla mücadele eder; aynı zamanda üreticisi de kendinde bu mücadeleyi yürütür. Çünkü o da aynı ideoloji tarafından belirlenmiştir, o belirlenimden kurtulmak için düzenle ilişkilerini değiştirir; egemen ideolojinin ürününü belirleme gücünü minimuma indirmeye çalışır…ki benzer koşullardaki tüketicinin, yani kişilerin oluşturdukları toplulukların aynı yönde hareketini sağlamayı becersin.
Bu, zorunlu olarak üreticinin tüketicilerin dışına ve önüne düşmesini getirir. Aynı nitelikteki üretici, bu durumlarda genellikle tüketicilerin; kitlenin gerçekten dışına savrulmaktadır. Bu durumu belirleyen, düzenle ilişkileri; ideolojisi olmaktır. Toplumun genel düzeyinden üst basamaklara çıkabilen üretici, o basamaklara tüketicinin çıkma koşulunu sağlamakla yükümlüdür. Bu işi yapmasını ve yapış biçimini belirleyen ideolojisi ise küçüklüğünden beri kendisine eğitimle verilmektedir. Üretici ilerici düşünce olsa bile, bu yolla tüketici ile olan ilişkisi egemen ideolojiye göre oluşur. Kendi bulunduğu basamağa kolundan çekilerek çıkarmaya çalışır (ya da tüketiciyi beklemekle ömrünü tüketir). Sonuçta kendisi üst basamakta, tüketici alt basamakta etkinliklerini sürdürürler.
Tabi ki aynı eğitim tüketici için de geçerlidir. O da üretici ile olan ilişkisini aynı biçimde oluşturur; kolundan birinin tutmasını bekler, edilgin olur. Edilginlik belki de eğitimin verdiği en önemli özelliklerden biridir. Üreticiden kopukluğu, edildinliği artırmaktadır, edilginlik de iki yönden kopukluk oluşturmaktadır. Tüketicinin edildinliğine, bir de edilgin tüketiciler arasından çıkan tüketiciden kopuk üretici eklenir.
Eğitimden Yine Eleştiriye
Eğitim sisteminin oluşturduğu kolaycılık, üreticide kendini sıklıkla gösterir. Araştırmadan uzak durma, verili durumları değişmez olarak kabullenme ve ona göre davranma; belli başlı özellikler olmaktadır. Karikatür üreticisi ve tüketicisi ve de karikatürün kendisi, karikatür eleştirisindeki bu çerçeveden tüm nasibini almaktadır. Yeniliklerin, eski ve kokuşmuş olanın allanıp pullanıp takdiminden ibaret olduğu bir ortamdayız. Karikatür alanında, eleştiri üretimindeki çarpıkları düzeltmek, üretimi yönlendirmek, ilgili herkese bir şeyler vermek zorunluluğu vardır. Söylenenlerin etkisinin de somut olarak görülmesi gerekir.
Bu süreçte, karikatürü üreten kişiler ve karikatürün tüketicisi durumundaki toplulukların sorumluluklarının bilincine vardırılması gerekiyor. Eleştiren ve kendini eleştiren kişinin yaratılması, karikatür eleştirisinin üstünde bir iş ama genel olgunun bir parçası. Yaşamın her alanında, insanların sorunlarına kendilerinin sahip çıkması, çözmesi gerektiğine inanıyorsak karikatür eleştirisi de aynı perspektife dayanmalıdır.
Karikatürden beklenenin olması için ortamı oluşturmak, koşulları iyileştirmek ve tüketiciyi de eğitmek yol göstermek…en önemlisi eleştirme ve kendini eleştirme mekanizmasını kendiliğinden işler hale getirmek. Karikatür eleştirisi, en azından bunları yapmak için gereklidir.
melike
“Karikatür tüketicisi” olmak üzerine hiç kafa yormamış biri olarak (eksiklik olduğunu kabul ediyorum) yazıyı ilgiyle okudum.(Keşke, daha önce okumuş olsaydım.)
Karikatür alanında, daha önce hiç farkında olmadığım pek çok noktaya dikkat çektiğiniz ve kafamda yeni yeni pencereler aralanmasına neden olduğunuz için, teşekkürler…
Eleştiri konusunda büyük “cevherler” ortaya koyabilen bir toplum olduğumuz halde, özeleştiriye sıra geldiğinde, o coşkudan eser kalmıyor, nedense(!)…
Artık şarklılıktan mı, yoksa başka bir nedenden mi bilinmez, teoriye yabancı yetiştirildiğimiz noktasında sizinle hemfikirim.
Nihayetinde, dilinde,düşünmenin sonunun pek de “hayırlı” olmadığını vurgulayan sözler olan bir millet değil miyiz…:)
Rodin’in meşhur “Düşünem Adam” heykelinin, Bakırköy Ruh ve Sinir Hast.’ Hastanesi’nin bahçesinde kendine yer bulmuş olması ve bu hastanenin bir “simgesi” haline gelmesi, tesadüf olabilir mi???